Writer, Photographer, Journalist

Brezilya’dan hem de samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuz öyküsüdür bu. Karpuz için kusursuz yaşam, kusursuz bir şiir gibi akıp gidiyor, bu eksi on beş derece soğukta…

Vattenmelonen är det. Bir karpuz!

This is a watermelon. Det är en vattenmelon.

Bugün 14 Şubat  2011,  yer Stockholm.

Aşıklar günü, ya da sevgililer günü.

Sevgililer günü gittikçe yaygınlaşan ve kitleselleşen günlerden birisidir.

Yaşam gelip geçerken ayrıntılarla yiten pek çok şey olur.

Böyle günler anımsatır da…

Tadını alamayıp, ayırdına varamadığımız anlar sayısızdır.

Değerli İzleyici,

İşte bir karpuz! Karpuz deyip de geçmeyelim! Bakın!

Bu karpuzun da bir arkaplanı var. O da ne? Şu!

Yeri yurdu, mevsimi ve bunların topluma yansıyan bir ederi tutarı var.

Konuya giriyorum.

Ne demektir tüm bunlar?

Şu demektir!

Çok değil!

Bu karpuz bugün….

Birkaç dakika önce…

Evet masanın üzerindeydi.

Şimdi o görselliğe de geleceğim.

Birkaç poz verdi maknen gibi!

Obje oldu açıkçası.

Objektif onu görüntüye alırken bayağı hoşlandı da bu durumdan.

Şimdi düşünelim!

Bir karpuz ne denli ciddiye alındığını görüyor!

Hoşuna gitmez mi!

İnsan da ciddiye alınmalı.

Yaşam gelip geçerken, ayrıntılarla yiten şeylerden birisi değilmiş gibi…

Bu karpuz, üstelik biraz sonra yenilip yutulacağını da bir an unutarak!

Mutlu oldu onunla ilgilendiğim için.

Olsun!

Ben ayrıntılarla mutlu olan bu karpuzu sevdim!

Dedim ki bu karpuz da biraz mutlu olsun.

Nasıl olsa bıçak araya girecek!

Birgün olmasa bir gün bu olacak… Yaşam böyledir!

Bıçak araya girmeden…

Evet!

Bunları bir yere not aldım.

Aşklar, sevgiler, dostluklar, insan ömrü de böyledir.

Birgün, beklenilmedik bir şey araya girer.

Tüm öyküler böyledir…

Aşk da bu karpuzun yaşamı gibidir…

Sonunda bu da oldu.

İşin öteki yanı şudur!

Bu karpuz bu ay, kış ortasında Brezilya’dan kalkıp Stockholm’e gelmiş.

İyi gelsin de! Kilosu 5 İsveç kronu. Türk parası ile hemen hemen bir lira.

Görünen köy kılavuz istemez!

Eksi 15 ile 17 derece soğukta, buraya bir karpuzun gelmesi bir tansıktır!

Mucizedir! Ben de bu tansıklığı buraya bir anı olsun diye getirdim.

Bu karpuz üç kilonun biraz üstündeydi.

Bir şey daha var! Unutulmasın!

Şöyle ki bunu, karpuz ülkesi olan Orta Anadolu’da şimdi bu mevsimde bulamazsınız.

Brezilya’dan hem de samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuz öyküsüdür bu.

Buradan alacağımız hisse nedir?

Değerli İzleyici,

Şu da var!

Herşeyden bir ders çıkarmak! Bu da zorunluluk değil!

Bakın yaşam kusursuz bir şiir gibi akıp gidiyor… Ne güzel!

Böyle duyumsadığınız an yok mu hiç?

Bağışlayın lütfen, işinize karışmak olmasın öte yandan!

Brezilya’dan samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuz…

Bu karpuzun tadına hiçbir diyecek yok! Neden?

Bakın, bir karpuz olduğu halde yaşamın tadını çıkarıyor!

Görüntü veriyor kamerama…

Geçip giderken bir anı bırakıyor geride…

Onu unutmayacağım…

Evet! Olsun!

Bir karpuz olsun!
Bakın! Kusursuz bir şiir gibi akıp gidiyor…

Paradoks şuradadır!

Yaşam da akıp gidiyor o sırada! Şiir gibi bir karpuz!

Şöyle ki o sırada akıp giden şiir gibi ömrümüz de var.

Bunu sizlerle paylaşmak istedim. Evet! Şu da var!

Tadını aldığımız fakat ayırdına varamadığımız neler neler vardır…

Yaşam gelip geçerken ayırdına varmakta geç kaldığımız nice güzellik…

Sevgi, içtenlik…

Tekin SonMez,  Stockholm

Leave a Reply