Writer, Photographer, Journalist

Beyoğlu, Galatasaray’da bir pasaj var: Aslıhan. Kendi yolunun yolcuları olan kitapları ağırlayan Aslıhan’da, Sayın Ümit Nar ile söyleşi…

Sahaf/kitap blog kendi yolunda ilerliyor.
Olgusu ve konusu ile yol çok yazıldı.
O yolun yolcusu!
 Böyle çağrışıma açık bir söylem var.
Kitap ve yol!
Sahaf kitap blog kendi yolunda ilerliyor.
Bakın, bu tümce, bakın bizi nereye sürecek!

Yol, insanlar içinse, çıkmaz bir yol olmasın, derler.

Bir gerçek var!
Her insan, kendi yolunun yalnız yolcusudur.
Kendi özel konusu nedeniyle bu böyledir.
İki yalın anlamda böyledir.
Her insan, öteki insanlarla bir yolda düşe kalka yaşam uğraşısı verir.

Değerli İzleyici,

Eril, dişil oluşuna, ya yaşına göre o insan, ilgisiz öteki insanlarla yaşamak zorunda kalabilir.

Oysa o insan kendi yolunun yolcusu olmaktan başka bir yol tanımaz.

Beyoğlu, Galatasaray’da bir pasaj var.

Burası kitap, sahaf ya da ikinci el kitap, her neyse kendi yolunun yolcusu olan ve kendi yolunun yolcularını ağırlayan bir uğrak yeridir.

Aslıhan denir, adres soranlar için.

Aslı Han olan bu yer kendi yolunun yolcuları olan kitapları ve onları arayıp soranları arkaik bir hancı özeniyle ağırlar.
Benim de yolum buradan geçti.
Bu kez Sayın Ümit Nar konuğumuz.
Sahaf  temelinde olan söyleşiyi birlikte izleyelim.

Sevgi, içtenlik…
Tekin SonMez, 22 Mart 2011 Stockholm

Ümit Bey,kişisel merak diyebilir miyiz yaptığınız işe?

Tekin Bey, evet, sahaflık biraz da kişisel birşey tam kişisel de değil yani burda bir şeyle uğraşıyorsak kitap eski ya da yeni.. aynı zamanda kendimiz için de bir şeyler yapıyoruz.

‘Kendimiz için de bir şeyler,’dedin. İçsel birşey mi?

Mutlaka, çünkü.. ya da biraz evvelki arkadaşların gelmesi, yani birbirimize sürekli alıp veriyoruz. Onlardan bir şeyler öğreniyoruz. Bazen işte bilmediğimiz kitaplar geliyor onlar hakkında tavsiye alıyoruz, tavsiye ediyoruz. Şöyle kabaca birşey söyleyim Tekin Bey, işte festival geçti, festivalde kitap alımı yapıyorum ben, 1500 civarında kitap aldım ben.

Festival, dedin.. izlenimler, gelenleri sınıflandırabilir miyiz?

İzlenimim şu, evet, fuarla ilgili.. gelenleri birkaç parçaya ayırmak mümkün. Okullar.. birincisi listeyle gelen, okullardan verilmiş listeyle gelenler oluyor.

İkinci sırada Ümit Bey neler var? Yazar listeleri yok mu?

Var! İkincisi çevreden belletilmiş listeyle gelenler, yani herkes aynı kitapları soruyor, Elif Şafak Aşk, Halit Ziya Aşk-ı Memnu, bu da işte diziler ve gazete medya kitapları.

İki öbek kitap durumu belirdi. Hepsi bu kadar mı?

Hayır devam ediyorum, Üçüncü grup çarparak gelenler, öyle, ‘otobüs duraklarının ordaydı zaten.. aaa burda birşey var bir bakalım ne oluyor,’ deyip gelenler.

Şaşırtıcı! Asıl şaşırtıcı olan, kitap kurtlarından söz etmediniz!

Dördüncü, esas grupsa zaten fark ediyorsunuz, standlara geldiklerinde fazla bir şey sormadan gelirler sessizce rafların arasına geçerler kitapların arasında süzülmeye başlarlar. Kitapları incelerler kurcalarlar dokunurlar seçerler, onlara çok da fazla müdahaleye ihtiyaç yoktur.

İlk ve ikinci öbekteki insanları yönlendirme yok mu?

Evet,onları yönlendirme ihtiyacı hissediyorsunuz, yani nokta olarak gelip şunu istiyor, çoğu zaman ben o yok ama size şunu öneririm deme ihtiyacı hissediyorum.

Bu ilişkide gerçek okuru nasıl ayırt ediyorsunuz?

Gerçek okur içinse böyle bir şeye ihtiyaç yok, gerçek okur.. gerçek okur kitabı zaten biliyor, almak istediğini biliyor…

Bir iletişim yok mu? Hepsi bu kadar mı?

Almak istediğini bulduktan ya da bulamadıktan sonra sizinle bir şekilde iletişime geçip kitaplar üzerine konuşup sizin tavsiyelerinize ya da önerdiğiniz kitaplara uyabiliyor.

Beyoğlu, Galatasaray – İstanbul, Kasım 2010,

Leave a Reply