Writer, Photographer, Journalist

Kulu, Belçika, 1964 Mustafa Akan konuşuyor; On sekizinci yazı


Değerli İzleyici,
Fırsat çıktıkça yeni söyleşiler olacak, yeni görüşlerle içli dışlı olacağız, Kulu’yu tanırken, dünyayı tanıyacak, dünyayı tanırken Kulu’yu da biraz öğreneceğiz. Sözlü tarih, bu şekilde yazılı tarih olur. Yazılı tarihi olmayan, Avrupalı dediğimiz ülkeler böyle çalıştılar. Avrupa’yı ilk gören, Avrupa’yı ilkeleriyle ilk kez Kulu’ya taşımak isteyen, idealist ilk kuşak Kulu aşığı, Sayın Mustafa Akan ve yeni kuşak Kulu aşığı Mahir Akan söyleşileri iki gün arka arkaya sunulacak. T.S.

SORU; Sayın Mustafa Akan, sizin köyü konuşalım, çocukluğunuz nasıl geçti köyde, orda doğdunuz köyün adı neydi? Sitemizde yayınlayalım, istemez misiniz?
YANIT Şimdi.. Tekin Bey.. site yapmışın yapmamışın önemli değil, insanların akıllı olması lazım, medeni olması lazım, demokrat olması lazım. Olmuyor! Bakan kim, okuyan kim?

SORU; Mustafa Bey biz işimize bakalım, çocukluğunuz nasıl geçti köyde, orda doğdunuz köyün adı neydi?
YANIT; Efendim, Benim köyüm Bahadırlı.. tarih dolu ama sırlı.. yazın sıcak kışın karlı.. benden köye selam söylen turnalar. Ben köyümü seviyorum, her yerde hep övüyorum, köyüm mahzun biliyorum, benden köye selam söylen turnalar. Turnalar havada katarla uçar, garip garip öter kanadın açar, bilmem benim köyden ne zaman geçer, benden köye selam söylen turnalar…

SORU; Evet bir de destan! Köyde kaç yılında doğdunuz?
YANIT; Ben 1926 yılında doğdum. Cumhuriyetin kuruluşundan üç sene sonra. O tarihlerde araba yok, kamyon yok, taksi yok, motorsiklet yok.. hiçbir şey yok.. tabi ihtiyaçtan ötürü dışarı çıktık, 1964 yılında Sirkeciden trene bindik iki günde herhalde Almanya’ya Münih’e geldik Münih’ten Belçika’ya geçtik. Ben madende çalıştım 728 metre kuyunun bir tanesi, 816 metre de ikinci bir kuyu. Böyle iki tane kuyumuz vardı, oraya inip çıkıyorduk.

SORU; Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun! Anlatır mısınız, ne gördünüz?
YANIT; Efendim oraya vardıktan sonra baktık ki Belçika kalkınmış. (zaten Almanya da görüldü Belçikay’a gittiğimizde temelli gördük herkes çalışıyor.) Böyle akşamları gece olsun.. su gibi insan gidiyor.. gündüzleri su gibi insan gidiyor.. fabrikadan çıkıyorlar efendime söyleyim.. işte ocaklardan çıkıyorlar. Geliyorlar, gidenler var gelenler var, ocağa girecekler var.

SORU; Daha önce görmediğiniz bir şey mi bu Mustafa Bey?
YANIT; Evet! Görmediğimiz bir şey! Ben dedim tabii, ‘ya Mustafa Akan bu memlekete geldin adamlar çalışarak Avrupalı olmuşlar, mesela Avrupa.. Avrupa diyorlar ya biz de Avrupa’ya geldik şimdi sen Avrupa’ya geldin ne yapmak lazım, şimdi sen okula gitsen gidemen, gitmen lazım ama gidemen, çalışıcan para lazım sana, gezmekle sen bu işi yaparsın herhalde,’ dedim gezmekle… Aradan altı ay geçtikten sonra, gözümüz açıldı ya biraz Avrupa yı gördük ya, ilkokuldan başladık, ortaokul, lise üniversite, ondan sonra…geziyorum..araştırma yapıyorum, evet.

SORU; Araştırma, kimin için araştırma?
YANIT; Tekin Bey, neden bunlar böyle de neden biz değiliz? Bunu merak ettim. Kömür çıkarıyoruz bu sırada evet. Üç yıl sonra memlekete döndük, ordan almış olduğumuz notu getirdik arkadaşlara okuduk. Dedik ki; ‘ey insanlar, Avrupa diyorlar bir ülke var, ülkeler çok da bir tane ülkeye gittik biz, Belçika’ya. Bu ülke kalkınmış, Almanya, Hollanda, Fransa, İtalya, İngiltere hepsi kalkınmış, biz daha hala yerimizde sayıyoruz,’ dedim onlara.

SORU; Mustafa Bey, Bunları Kulu’da mı söylediniz?
YANIT; Evet!‘Eğer Kabul ederseniz benim bir teklifim var, dedim adamlara.. ‘Nedir teklifin’ dediler. ‘ben dedim ki, pasaportum cebimde ama kabul ederseniz pasaportu öldüreceğim, beni muhtar yaparsanız bu köye muhtar olmak istiyorum,’ dedim.

SORU; Bu konuyu üç dört yıl önce Kulu’da da anlatmıştınız. Yanılmıyorsam, köy evlerine su verecektiniz, sıcak su akacaktı ve evlere banyo yapma fikri vardı sizde, Avrupa’yı Kulu’ya getirme niyetiniz vardı, sonunda ne oldu?
YANIT; Evet! Sonunda şu oldu, aynen Avrupa’daki gibi sıcak su, soğuk su getirecektim efendime söyleyim.

SORU;Köylü buna karşı mı çıktı. Suyu istemediler mi?
YANIT; İstemediler! Karşı çıktı köylü, ‘kabul etmiyoruz,’ dediler. Sene 1968, 69, 70 oldu. Üç sene kadar muhtalık yaptım. Olmadı! Ne yaparsan yap, Tekin Bey olmuyor.. Site yapmışsın, blog yapmışsın, olmuyor! Ben de o gün mühürü bıraktık çektim gittim Almanya’ya. İşte o gündür, bu gündür buralardayız.

SORU; ‘Stockholme gelmekle hata ettik, diyen mi var aranızda?
YANIT; ‘Hata ettik,’ demiyoruz da şimdi o tarafa gitseydik Alanya, Antalya tarafını görseydik biz belki oralarda kalırdık, baba yurdunu, yani ata yurdunu satardık, Alanya, Antalya tarafına belki göç yapardık. Ama Avrupa’ya geldiğimiz için…

SORU; Türkiye’nin o bölümünü kaçırdınız mı demek istiyorsunuz?
YANIT; Kaçırdık tabii! Türkiye’de… kendi memleketimizi kaçırdık yani o doğma büyüme olan ülkemizi kaçırdık elden. Olmuyor yani insanlar değişti. Eskisi gibi değil ki Tekin Bey…

7 Temmuz 2009 Kista, Stockholm

Leave a Reply