Writer, Photographer, Journalist

Siz de bana bir mektup yazın; Dördüncü yazı

Değerli Okur,

Üç yazı ile sizlere ulaşmak isterken, bakın neler oldu. Kısa bir toparlama yapalım. Size “Sevgili Dünya” başlıklı bir mektup yazı ilettim.
Dünyanın neresinde olursak olalım sıradan, benzerleri gibi günübirlik bir konu.

Fakat sözkonusu mektup yazınsal metin kıvamında, belli bir dil dağarını sergileyerek konuya eğiliyor. Bu mektupta bulunan edebi metin tekniğine, başka örnekler vererek daha sonra döneceğim.
Kısacası bu mektupta, içinden çıkılmaz sorunlarla başı belada olan, başka bir tanımla “mavi gezegen” denilen dünyamız konu ediliyor.
Dünyamızı ne hale soktuğumuz ortada. Konuşacak fazla söz yok bu konuda.

İşin daha ilginç yanı, bir bölgede bir felaket olunca, oradan başka bir bölgeye kitlesel kaçış yaşanır.
Bu temel gerçeğe karşın, insanlığın kitlesel olarak kaçmayı başaracakları başka bir dünya, başka bir yeryüzü de yok.
Bu bilinen gerçeğe karşın, insanlık üzerinde yaşadığı dünyayı yaşanmaz kılmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Her bireyin, her toplumun bunda farklı oranlarla payı var.
Ne söylenebilir! Konu bireysel olduğu kadar kitleseldir.

Tüm bu bilinen gerçeklerle birlikte, türsel olarak bireysel bir “mektup” örneği ile “TekinSonMez Blog” açılışını yaptım.
Bilim insanı olmadığıma göre, dünyamızın durumunu otopsi masasına yatıracak değilim. Her birey kendi işini iyi yapsın!

Bu ilkeyi gözönünde tutarak, bir romancı, bir deneme yazarı olarak kendi alanımı öne çıkararak sizlere seslenmek istedim.
“Mektup türü yazınsal metinlerin temelidir,” dedim. Bunu olduğundan fazla abarttığım düşünülebilir.
Fakat öte yandan dünyamızın bugünkü durumu ile; mektup / edebiyat arası ilişkilere daha sonra döneceğim.
Yanlış ve doğru bir arada yaşayan ikiz kardeş gibidir. Başka bir açıdan yanlış da, doğru da yoktur kimilerine göre.

Bununla birlikte doğrudan algı, yalın algı açısından sözcükleri seçme durumundayız. Karmaşık, yoğun algı için daha sonra düşüneceğiz.
Kendimizi, durumumuzu, öteki insanlarla ve öteki nesnelerle anlaşılır ilişkilerimizi betimlememiz de bunlara bağlı.
Anlaşılır olan aşkı, ölümü, ayrılığı, açlığı, yoksulluğu, gereksinimleri vb. betimlememiz de…

Anlaşılırlığı zor olanlar bir süre bir yanda dursunlar. Yazınsal metinler, edebiyat biraz da zor olanı başarmak, karmaşık duyguları anlaşılır kılmak, ya da karmaşık olanları algı masasına sermektir.

Uzun sözün özü; sözcükler yazınsal metinlere dönük duracaksa; roman, öykü, deneme, mektup gibi edebiyat türleri yazım alanımız olacaksa bir yerden başlamamız gerekiyor.

Edebiyat türleri salt yazarın kendini betimleme, öznel düşüncesini, duyumunu açıklama aracı değildir; toplumlar, kitleler de vardır işin içinde.
Yazınsal metinler kitleleri betimlerken, dönüşüm işlevselliği ile kitlelerle iletişim kurma görevi de üstlenir.
Edebiyat ürünleri bir anlamda toplumun boy aynasıdır, diyenler de var. Siz ne dersiniz bilemem fakat ben buna yeter de derim, yetmez de derim.

Birey, toplum, kitleselleşen nüfus hareketleri işin içine girer ve burada; “sözlü diller, uygarlaşma sarmalına yetmez,” gerçeğini yaşarız.
Burada; “yazınsal metin, edebiyat dili, uygarlaşmanın da göstergesi olur,”deriz.

Sözlü dil yetmez insana; bireye ve topluma değişen dünyayı algılama için.
Toplum, tüm bireyleri ile kitlesel bir yazarlar korosu oluşturmak durumunda değildir, evet.

Fakat toplum, yaşadığı çağı nasıl, ne tür bir algı aynasında kavrayacak sorusu da var öte yandan. Ben diyorum ki, haydi başa dönelim.
Sizden bir dilekte bulunmuş ve “konu ne olursa olsun, bana kısa bir mektup yazar mısınız,” diye sormuştum.
Dünyanın neresinde olursak olalım, işte şimdi sıra sizde, lütfen, haydi görelim bakalım…

Yazınsal metinlerle bağlantı, kitleselleşen nüfus hareketleri, düşünsel açıdan ortak iletişim merceği olan dil bundan sonra gelsinler.
Değişen gerçek ve değişmeyen algı bundan sonra gelsinler.
Mektup türü yazınsal metinlerin temelidir, konusunu da bu arada silbaştan yeniden düşünebiliriz.

Tekin Sonmez
Maryland

“Dördüncü Yazı; Siz de bana bir mektup yazın…

Leave a Reply