Writer, Photographer, Journalist

Stockholm’den gelen simgelerle yüklü bir mektup daha; on dördüncü yazı

Ben, bir önceki mektubuma yanıt beklerken, hiç ummadığım yeni bir Stockholm mektubu geldi… Göndericiyi tanımıyorum. Notlarına iliştirdiği görsel malzemeyi ve bu notları burada yayınlıyorum. T.S.

“Sayın Editör, tekinsonmez.blog Sayın Yönetmeni,

Tuhaf bir mektup yayınladınız geçtiğimiz günlerde. “..görsel olan anlatım ile ilgilenirim././ Kapı, pencere, duvar, nesneler, şeyler, eşyalar; objelerin duruşları ne söylüyor? /./ Bu nesnelere bakarak, onların arkasındaki dili; görünmeyeni, saklı anlatımı merak ediyorum,” türünden size yönelik mektubun tuhaflığına karşı, karşıt bir yanıt gelir, diye beklerken, bunu destekleyen görüşlerle bir mektup yazdınız siz de. Olacak şey değil rastlantının böyle satranç taşı gibi yerine oturması…

Sizi de anlamaya çalışıyorum, taa burada Stockholm’de kar, kış yaşadığım sıra. Siz de, size gelen mektup doğrultusunda, size fotoğraf gönderen “Yeşil Pardösülü Adam”ı anlamaya çalışıyorsunuz.

Bu da hoş bir şey. Bir şeyi, farklı olduğu halde anlamaya gayret etmek, hoş bir şey benim için de. Şimdi, durup dururken, “bu da nereden çıktı,” diye bir düşünce geçiyor olabilir zihninizde. Neden olmasın! Üstelik bu görsel malzemeler, bu düşünceyi daha radikal bir duygu gibi verebilir.

Bu görsellikler, geçmiş günlerin yaşam parçaları, bezemelik süsler, biraz da çocuksu masalcılık ögeleriyle yüklü çağrışım simgeleri…

“Hayda! Bu da nereden çıktı, diye ikinci ünlemli çıkışınızı tahmin ediyorum. Üstelik sıcak kahvenizi tam da dudaklarınıza götürüp yudumlayacaksınız ki, tam bu sırada, e-postanıza; mini mini kurbağalar, heykelcik gibi alçıdan yüzler, ceviz kabuğuna çizilmiş maskeler, sütbeyaz bir lambanın üstüne çizilmiş karakelem ürünü insan gözleri, kaşı, burnu, ağzı ve daha başka şeyler…

“Bunlar nereden çıktılar, şimdi, durup dururken,” diyorsunuz. Haklısınız siz de! Bu kapıyı, pencereyi bu konulara siz açtınız! “..objelerin duruşları ne söylüyor,” sorusuna, üşenmeden yanıt veren siz değil misiniz, Sayın Yazar, Sayın Editör, “tekinsonmez.blog,” Sayın Yönetmeni?

Bunları nereden bulduğumu bana soracak olabilirsiniz! Ayla adında bir bebek için saklanmış nesneler olduğunu söyleyen bir tanışım var. Bu tanışım, Türkçe bilmediği için, bu göstermelikler konusunda size yazmamı istedi. Ben de ona tercüman oldum. “Ayla adında bir bebek için saklanmış nesneler olduğunu söyleyen bir tanışım, Ayla, büyüdükten sonra, kendisine bir yol uğrarsa, ona elden verecekmiş bu nesneleri, şöyle ki; “mini mini kurbağalar, heykelcikler, ceviz kabuğu ve daha başka şeyler; Ayla’yı bekliyormuş. Benden, komşu, tanış hatırı için yazmak. Ben de aslında sizi destekliyor ve merak da ediyorum; size göre bu “..objelerin duruşları ne söylüyor?”

Tanışım sorularıma yanıt vermedi; bu “mini mini kurbağalar, heykelcik gibi alçıdan yüzler, ceviz kabuğuna çizilmiş maskeler, sütbeyaz bir lambanın üstüneki karakelem çiziklerin, ” nesnelerin arkaplanı var mı, diye ona da sordum. Yanıt vermedi! Belki siz, bir yazar olarak analitik bir deneme yazısı ile umuyorum ki bana da yanıt verirsiniz! Kaç yılık bir öykü diye soracak oldum da, şunu da ekledi; ” Det är kanche har redan 25 år sedan.. troligen…”

Esenlik sizin olsun Sayın Yazar… “
1 Mart 2009 Stockholm

Leave a Reply