Writer, Photographer, Journalist

Bölgedeki yükselişte, ağız tadı ile olsun, yaşam gustosu ile olsun işte tümünde damıtık insan yaratısı kaynağına bağlı kalite vardır. Kaliteli insan kaynağı nedir? İnsan kaynağı olarak kalite; dinamik, verimli, hayal gücünün çıtası yüksek, geçmişi de emek öğesi ile beslenmiş bir arka plan belgesidir. Kaliteli insan kaynağında bir değil birkaç ütopya vardır. Kapadokya’da entelektüel bir ütopyanın gerçekleşmesinde dört kişi; Filiz, Murat ve Ülkü, Levent ve bir aşk öyküsünün adı ise; Doğa.

Bir sunumda, bölgedeki yükselişte, ağız tadı ile olsun, yaşam gustosu ile olsun işte tümünde damıtık insan yaratısı kaynağına bağlı kalite vardır. Kaliteli insan kaynağı nedir?

İnsan kaynağı olarak kalite; dinamik, verimli, hayal gücünün çıtası yüksek, geçmişi de emek öğesi ile beslenmiş bir arka plan belgesidir. Kaliteli insan kaynağında bir değil birkaç ütopya vardır.

Sınırsız imgelem gücü vardır. İstanbul, Kars nereye giderseniz gidin insan kalitesi düşünce, hizmet kalitesi; imgelem, tasarım kalitesi, rafine yaşam standardının çıta seviyesi de aşağı düşüyor.

Değerli İzleyici,

Stockholm’de bazı işleri bir süredir göçmenler yapıyor. Gerek sığınmacılar gerekse Uluslararası Af Örgütü ya da Birleşmiş Milletler kontenjanlı yabancılar; insan kaçakçılığı yolları ile Afrika’dan, Güney Amerika’dan, Mısır, İran, Irak, Rusya, Hindistan, Vietnam, Tayland vb., gelenler İsveç’te bir süredir kent otobüsleri/metro tren sürücülüğü, park, yol, metro temizliği, yaşlılar bakımevi işlerine girdiler.

Belli global kriterlerle balon gibi şişirilen işletmeler temizlik, bakım adı altında kendi taşeronlarını da yaratarak bu işlere girdiler. Temizlik, bakım kalitesi düştü. Stockholm kirlendi.

Kapadokya’da şu görülür. Kaliteli ağız tadı ve yaşam gustosu olan aydın insanlar İstanbul’dan Kapadokya turizm sektörü alanına girdiler. Kapadokya kalitesi yükseldi.

Ürgüp, Göreme, Uçhisar kısaca Kapadokya bizi her konuk edişinde damıtık kalite kriteri olan genç, dinamik, coşkun imgelem gücü, çıtası yüksek olan insanlarla tanışıyoruz.

İşte onlardan bir grup. Kapadokya’da entelektüel bir ütopyanın gerçekleşmesinde dört kişi; Filiz/Murat ve Ülkü/Levent ve bir aşk öyküsü ve onun adı ise; Doğa…

Doğa! İmgelem, eğretileme, bir metafor olarak alınabilir Doğa! Kapakta ilk görsel sunum var; turuncu kazaklı! Kapadokya entellektüel ütopyasının gerçekleşmesinde Ülkü Levent aşk öyküsünün çocuğu, olsa olsa Doğa olacaktır.

Değerli İzleyici,

Burada bir parantez; Kapadokya için de karşılıksız tanıtım ilkemiz var. Ürgüp Belediyesi Basın Halkla İlişkiler yetkilisi Aslı Hanım bize iki gece olanağı sağladı. Bu süreye dört söyleşi sığdı. Stockholm, İstanbul, Ankara, Ürgüp’e bakın; gidiş/dönüş hiçbir yerden maddi katkı ve destek aramadık.

Yerel tarih; Belediye Başkanları söyleşileri kalır. Başkanlık programları, rastlantılar ve başkanlık danışmanları hüneriyle oluşan bir trafiktir bu. Nevşehir Belediye Başkanı danışmanı aşılamadı. Bir akşam önce son dakika telefonu ile Göreme Belediye Başkanı Sayın Nuri Cingil, sabah Ürgüp Belediye Başkanı Sayın Fahri Yıldız söyleşilerine koştuk (altta) yola geç çıktık ve Uçhisar Belediye Başkanı Sayın Osman Süslü söyleşisi (altta), Ankara yolu karanlığa kaldı. Basın/Halkla İlişkiler yetkilisi Özge Hanım çözüm üretti bir gece konuk etme önerisi yaptı. Rastlantılar diyalektiği ve Özge Hanım’ın becerisi burada sahne aldı ve Doğa’yı, Şıra’yı tanıdık. Evet ne yazık balon şenliğini kaçırdık. Ülkü Hanım hayıflandı! ‘Söyleseydim. sabahları hava açıksa burdan yükseliyorlar.’

Kaya odada o gece geçti, balonlu erken doğa şöleni kaçtı.

Fakat son an, Erciyas’ı ince iplerle Şıra Teraslarına çektik; Filiz/Murat ve Ülkü/Levent dörtlüsünü tanıdık; Uçhisar’da damıtık bir tad ve yaşam kalitesi; Kapadokya kazanmış!

Şarap, bağcılık öğretim görevlisi olan Murat Bey söyleşisi http://kentinsanolay.blogspot.com/ kulvarında koşacak.

Kardeşler, abla Filiz Hanım, İtalyan, Levent Bey İspanyol; ikisi de filoloji mezunu. Ülkü Hanım ekonomist. ‘Otel Şıra Kapadokya’ ütopyasını ve kendilerini yakından tanıyalım.

Burada bir ütopyanın yükselişini görüyorum. Ülkü/Levent Özkıran ve Filiz Yankı ile doğaçtan biraz da tanışma havasıyla söyleşiyoruz. Nasıl! Nasıl oldu, diye soruyorum.

Levent Bey, Ülkü Hanım’ın eşi, Doğa’nın babası diyor ki; ’91’de kokartlı rehber oldum, şu an da devam ediyorum. 2001’de burayı satın aldık. Kapadokya’nın farklı bir yere gideceğini biliyorduk, ama 2001 yılına kadar buralar harabeydi.

Ben, Ankara, Cebeci İltekin İlkokulu, Mimar Kemal Lisesi, 86’da, Asronomi ve Uzay Bilimlerinde iki sene okudum, sonra bölüm değiştirerek İspanyol Filolojisini bitirdim. Turizm o zaman rağbet görüyordu, yavaş yavaş rehberliğe başladım, uzun yıllar hep Anadolu rehberi olarak çalıştım. O şekilde, işte.. başlangıç olarak İstanbul olmak üzere, tüm Anadolu’da büyük turlara rehberlik yaptım yıllar boyunca.

Rehberlik bugün ne durumda?

Tekin Bey, Türkiye’de rehberliğin kalitesi de gitgide düşmeye başladı, herşeyin kalitesinin düşmeye başladığı gibi. Eskiden rehberler kaliteliydi. Bizim Murat’ın dönemi! Hakikaten rehberlerin herbirinin diplomat olduğu, Türkiye’yi en iyi şekilde tanıttığı insanlar vardı. İşin içerisine para girmeye başladı, daha ticari bakmaya başladı acentalar, rehber enflasyonu yaratıldı. Kalite çok önem taşımamaya başladı, grubun başında olsun da, hani çok fazla bir şey anlatmasa da olur tarzında, daha bir para kazanmaya yönelik rehberlik doğdu açıkcası, biz soğuduk.
Ülkü Hanım, Levent Bey öncesi siz de rehberlik yaptınız mı?

Tekin Bey, ben buraya gelinceye kadar, daha doğrusu Levent’le evlenene kadar turizmle ilgim yoktu. Ekonomi okudum. Reel sektörde satış pazarlama müdürlüğü yapıyor turist olarak geziyordum. Beş sene kadar önce bıraktım, burada turizmci oldum.

Filiz Hanım, sizin böyle bir büyük rüyanız var mıydı?

Tekin Bey bir şunu hayal ediyorum; zaman zaman aramızda konuşuyoruz.. biz dördümüz de eşimle ben de evet, Bozcaada tutkunuyuz. Bozcaada’ya ben ilk gittiğimde Bozcaada’ya aşık oldum. Evlendiğimiz ilk yıllardı. Hepimiz çok mütevazı insanlarız işte bütün bu birikimlerimizle bir bağ aldık orda. Şimdi takılıyorum, diyorum ki bir bağ da burada evet…

Ülkü Hanım, sizleri tanıdık; dört kişi çok yakın, içtenlikli çaba gösteren, yaratıcı düş gücü olan bir aile, bu zinciri büyütmeyi düşünür müsünüz, beş on yıl sonra? Aynı şeyin bir benzerini Ürgüp’te, bir benzerini Bozcaada’da.. böyle bir şey olabilir mi sizin ikinci bir otel rüyanız yok mu?

Tekin Bey, çok yanlış bir zamanda sordunuz! İstanbul’u özlüyoruz! İnşaat aşamasında gidebiliyorduk, iki üç ayda bir bulunuyorduk orda. Ama açıldıktan sonra iş için gidiyor, başka bahanelerle çok kısa zamanlı kalıp geliyoruz, şu anda bir yorgunluk var, o yüzden yanlış zamanda sordunuz dedim. Ama, şöyle, sizin dediğiniz gibi, şimdi otelde işler yoluna oturmuş olsa, resepsiyonda birisi olsa, mutfakta Filiz’in yardımcısı olsa da, biz bir yer almış olsak.. restore etsek, aslında hoş tabii bunlar.. restore ediyor olsak, rahat rahat, işin başında.. Güzel bir rüya.

Filiz Hanım sizin Bozcaada aşkı devam ediyor değil mi?

Tekin Bey, bu proje için, yani ilerisi için onu düşünecek ve yapacak gücümüz şu an yok. Fakat, o bağlamda Levent ve Ülkü’ye diyorum ki, Murat ile biz Bozcaada’da keşke şöyle küçücük bir yer yapsak ilerde. Buradan giden misafirler, mesela İtalyanlar, bir hafta gezerler, bir hafta denize girerler. Bozcaada’yı bilenler son yıllarda arttı ama çok da turist yok. Yani turist gitmez Bozcaada’ya, yavaş yavaş artmaya başlamış. Orda bir yer yapsak da diyoruz, burda kalan misafirlerimizi oraya göndersek, ordan buraya gelseler.. böyle.. bir rüya tabii.

Sevgi, içtenlik…

Tekin SonMez, Aralık, 2009 Uçhisar, Nevşehir

Fotoğraflar; Feryal Özkale Sönmez

Bu söyleşinin öteki bölümü için
(http://aktifetkin.blogspot.com/)

ve
http://cappadociatekinsonmez.blogspot.com/
bakınız.

Leave a Reply