Writer, Photographer, Journalist

Mannheim ve Berlin’de iki roman yazan, sergiler açan birisi olarak beni çeken, neredeyse sarsan bir mektupla yüz yüze geldim… Mektup deyip, geçmeyin… Mektup türü yazınsal metinlerin, edebiyatın temelidir…

Açmakta geç kaldığım e-posta kutusundan elime sevecenlikle tutunan, biri yakında diğeri geçen yıl aynı kişinin yazdığı iki mektup var.
İşte ilki; ‘Yaklaşık 40 yıl gurbet ve başarılı bir çocuğun öyküsü,’ diye başlıyor.
Oberhausen’de konuk edilmiş mektubu yazan kişi.
Metin Bey’i ve aile bireylerini tanımış.

İkinci mektuptaki konu da şu; sel felaketiyle zor durumda kalan Aziz Nesin Vakfı’nın koruyucu kanatları altında yaşayan öksüz çocuklarla Metin Bey’in de ilgilendiğini ve bir ileti yazdığını ve bunu yüzlerce adrese postaladığını söylüyor ve diyor ki; ‘Sayın Tekin Sonmez, siz de Aziz Nesin ile TYS yönetiminde çalışmışsınız, unuttunuz mu o günleri ve Aziz Nesin’i yoksa?

Geçen yıl size Metin Bey’in öyküsünü de yazmıştım, yayınlamadınız!’

Bana tuhaf duygular ve hüzün veren bu mektup belki de Oberhausen istasyonunda yazılmış.

Şundan, yol duygusu ve sıcaklığı var mektupta!
Olur mu demeyin, yazdığınız çevre mektuba yansır !

Bakın ilk mektupta diyor ki; ‘Benzer günleri o tarifsiz heyecanla hepimiz yaşadık.

‘Ucunda biraz macera ve hayal gibi bir Almanya hevesi, anne baba ayrı ve biraz acılı bir dönem yaşıyorlar anneleriyle, sonra… Almanya.’
Aynı tümce kuruluşuyla ikinci mektupta diyor ki; ‘ Benzer acılı günleri o tarifsiz hüzün ve yalnızlıkla hepimiz yaşadık ve şimdi Aziz Nesin’in vakfındaki öksüz çocuklar için çırpınan Metin Bey evet babasız; öksüzlük ise siz Tekin Bey annesiz , hatta altı yaşında annenizin ölümüyle iki yıl Soğanlı Dağları’nda amca yanında hodaklık yapmış, sonra babanız tarafından; ‘eti senin kemiği benim’ sözleriyle çırak verildiğiniz için çıkıp gurbete gitmişsiniz ve çocuk yaştaki o gezginlikle bir anlamda babasız da büyümüşsünüz, unuttunuz mu,’ diye sürdürüyor; ‘şimdi Oberhausen Türk Birliği Başkanı Metin Bey, topluma gönül borcunu ödemek ister.
‘Bireylerin dayanışma içinde olması, sevinçleri de acıları da paylaşma gerektiğini’ ortaya koyuyor.

‘Yaşam da böyle anlamlı oluyor değil mi Sayın Yönetmen?
‘Yalnız olmadığımızı derinlikli olarak hissettiğimizde.. sevdiğiniz insanlarla güzellikleri paylaşmanız dileğiyle ve Saygılarımla.’

Doğrusu benim de çok ilgimi çekti.

Mannheim ve Berlin’de iki roman yazan, sergiler açan birisi olarak beni çeken, neredeyse sarsan bir mektupla yüz yüze geldim Değerli Okur!

Anıların getirdiği hüzünle, yarın sözü, Metin Bey’i de anlatan mektuba bırakıyorum.

Sevgi, içtenlik…
13 Mart 2011, Stockholm

Leave a Reply