Writer, Photographer, Journalist

Tarih/Anı/Kent

Rönesansla mayalanan ‘birey’ ve ‘ben’ olgusunun gelişimi ve mektup ve yazarın bir genç adam olarak portresi… ve Kırk yıl önce Yansıma Dergisi düşünce emekçileri arasına istençle ve içtenlikle katılan ve TÜYAP 10. Bursa Kitap Fuarı’nda (10-18 Mart) karşınıza çıkacak olan Veysel Batmaz, Necati Mert, Ahmet Özer ve Mehmet Güler.. derginin genel yayın yönetmeni Tekin Sönmez için de gurur ve onur belgesi oldular.

Rönesansla mayalanan ‘birey’ ve ‘ben’ olgusunun gelişimi ve mektup ve yazarın bir genç adam olarak portresi... ve Kırk yıl önce Yansıma Dergisi düşünce emekçileri arasına istençle ve içtenlikle katılan ve TÜYAP 10. Bursa Kitap Fuarı’nda (10-18 Mart) karşınıza çıkacak olan Veysel Batmaz, Necati Mert, Ahmet Özer ve Mehmet Güler.. derginin genel yayın yönetmeni Tekin Sönmez için de gurur ve onur belgesi oldular.

Mektup yazmak uygarlık ve çağcıl olma göstergesi.. coşku içerir.. Romansla dolup taşar ya da melankolik duygular taşıyabilir mektup. Fakat ne olursa olsun, ona mektup diyebilmemiz için, ondan ne tür özellikler istenir. Üstü nasıl yazılırsa, o, kağıt olmaktan çıkar ve mektup olur? İşte bunun örneği elimizde. Mektubun okumuşlar arasında doğduğu ve geliştiği biliniyor. Değerli İzleyici, Köylü […]


İstanbul ve Nedret Bey tarihine doğru gidiyoruz. Yetmişli yıllar.. Bu tür anlatılar bir tür tarih zincirine bağlanarak akıp gidiyor. Burada tarih sözü çok abartılı gibi görünebilir. Bireyin tarihini, öznel de olsa küçümsemek olmaz.

İstanbul ve Nedret Bey tarihine doğru gidiyoruz. Yetmişli yıllar.. Bu tür anlatılar bir tür tarih zincirine bağlanarak akıp gidiyor. Burada tarih sözü çok abartılı gibi görünebilir. Bireyin tarihini, öznel de olsa küçümsemek olmaz.

Her insan yer ve içer; bu yaşamsal bir zorunluluk, böyle diye her insan okuma yazma eğilimi ile doğacak diye bir ölçüt var mı? Bakın kimileri okuma, kimileri yazma olmadan yaşayamaz tıpkı ekmek gibi su gibi. Bunlara kitap mecnunları diyorlar söz aramızda! Herkes neden sahaf olamaz, diye bir başlık altında yola çıktık. Tuhaf bir şekilde top […]


Rönesans İstanbul’da olacaktı… ‘Pera da İstanbul’ adlı kitabımda bu konuda ortaya attığım bir tez var, şöyle ; II. Mehmed (Fatih).. İstanbul’un anahtarları eğer ona, II. Mehmed’e verilmeseydi Don Kişot’un yazarı Cervantes Beyoğlu’nda, Galata’da doğacaktı. İstanbul Roma İmparatorluğu başkenti… Turkuaz renkli takım, topa hakim, Püzant Bey ve Nedret Bey sahada…

Rönesans İstanbul'da olacaktı... 'Pera da İstanbul' adlı kitabımda bu konuda ortaya attığım bir tez var, şöyle ; II. Mehmed (Fatih).. İstanbul’un anahtarları eğer ona, II. Mehmed’e verilmeseydi Don Kişot'un yazarı Cervantes Beyoğlu'nda, Galata’da doğacaktı. İstanbul Roma İmparatorluğu başkenti... Turkuaz renkli takım, topa hakim, Püzant Bey ve Nedret Bey sahada...

İstanbul üzerinde ben defineci gibi görüyorum kendimi, dedim. Bakın nereden nereye! Ok yaydan çıktı artık, buralara sürükleyeceğini bilemezdim. Neyse ki İstanbul’da kendi sahamızdayız.Değerli izleyici, Varsayımlar sonuç vermez evet, fakat kültür tarihi konusunda kırılmalar da konuşulabilmeli. İstanbul Roma İmparatorluğu başkenti, daha önce de değindim, bunu unutmayalım. Bugünkü söyleşi bu açıdan fantastik dalgalı bir deniz gibi sürüklüyor. […]


Enderun ile başlayan sahaflık öyküsü, Nedret Bey tarihi de var fakat sadece sahaflık değil, İstanbul tarihi üzerinde koşuyoruz… Sayın Nedret İşli ve Sayın Püzant Akbaş ile söyleşi

Enderun ile başlayan sahaflık öyküsü, Nedret Bey tarihi de var fakat sadece sahaflık değil, İstanbul tarihi üzerinde koşuyoruz... Sayın Nedret İşli ve Sayın Püzant Akbaş ile söyleşi

Sahaflık mesleğinin özel bir alan olduğu iyice ortaya çıktı. Gün geçmiyor ki yeni şeyler öğrenmeyelim bu konuda. Kapalı bir alan neredeyse. Bir anlamda bu kapalı alanın kapakları üzerinde birikmiş tozları alıyor ve izleyiciyi açılan labirentlere buyur ediyorum. Daha gidecek yolumuz var. Şimdi farkına varmadan bir sahaflık tarihi, İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki […]


İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki konuğu bilemem fakat, ben defineci gibi görüyorum kendimi. Ok yaydan çıktı artık, bu konunun beni buralara sürükleyeceğini bilemezdim. Enderun ile başlayan sahaflık öyküsü, Sayın Nedret İşli ve Sayın Püzant Akbaş ile söyleşi

İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki konuğu bilemem fakat, ben defineci gibi görüyorum kendimi. Ok yaydan çıktı artık, bu konunun beni buralara sürükleyeceğini bilemezdim. Enderun ile başlayan sahaflık öyküsü, Sayın Nedret İşli ve Sayın Püzant Akbaş ile söyleşi

Sahaflık mesleğinin özel bir alan olduğu iyice ortaya çıktı. Gün geçmiyor ki yeni şeyler öğrenmeyelim bu konuda. Kapalı bir alan neredeyse. Bir anlamda bu kapalı alanın kapakları üzerinde birikmiş tozları alıyor ve izleyiciyi açılan labirentlere buyur ediyorum. Daha gidecek yolumuz var. Şimdi farkına varmadan bir sahaflık tarihi, İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki […]


Leyla ve bir çok Mecnun öyküsü çıktı ortaya, şimdi yeni öğrendiğim sahaflık geleneğinde. Bu topraklarda sahaflar ve kitaplar öyle bir hazine, dahası define sanki… Bu satırların yazarı, ölüme terk edilmiş kitapları kurtaran kitapçılarla karşılaştı. Tam bir yıl önce dün, ilk yayını yaptı. Şöyle ki yayını gerdi ve okunu attı…

Leyla ve bir çok Mecnun öyküsü çıktı ortaya, şimdi yeni öğrendiğim sahaflık geleneğinde. Bu topraklarda sahaflar ve kitaplar öyle bir hazine, dahası define sanki... Bu satırların yazarı, ölüme terk edilmiş kitapları kurtaran kitapçılarla karşılaştı. Tam bir yıl önce dün, ilk yayını yaptı. Şöyle ki yayını gerdi ve okunu attı...

Bugün 05 Nisan 2011, Salı. Bu sahaflar kitaplar blog çalışmaları bir yıl önce dün doğdu. Bakınız: http://kitaplarvetekinsonmez.blogspot.com/ Bu konuyu, doğum günü nedeniyle, kent ve insan başlığı altındaki bu blog ile de kutlamak isterim. Doğaldır ki sahaflar konusu kent konusudur ve insan konusudur. Kitap kent ürünüdür. Leyla ile Mecnun ise köy öyküsüdür. Burada bir paradoks var. […]


Sahaf kitap, işte bu blog bir yaşında! Etkinlik ilerledikçe bir de ‘kitap aşkı’ diye bir tanım ortaya çıktı. Turkuaz’da Nedret Bey ve Püzant Bey…

Sahaf kitap, işte bu blog bir yaşında! Etkinlik ilerledikçe bir de 'kitap aşkı' diye bir tanım ortaya çıktı. Turkuaz'da Nedret Bey ve Püzant Bey...

Bugün 4 Nisan 2011. Tam bir yıl önce sol ikinci alttaki kitaplar görüntüsü ile söze başladım. Bir simge, bir anı olarak onu ikinci görsellik olarak bugün yineliyorum. Bu blog; kitap insan faktörü nedir, nasıldır buna biraz da öznel açıdan yaklaşmak için başladı. Spesifik, seçkin ve ayraçlı bir konu olduğu ortada. Özen, ilgi bekliyor. Sahaf kitap, işte […]


Can Yücel’in zulasından şarap çıktı. Bu arama taramada sonrası bir falaka şiiri yazıldı. Şiir açılan, şiire açılan, şiirle açılan her kapı şen olsun…

Can Yücel'in zulasından şarap çıktı. Bu arama taramada sonrası bir falaka şiiri yazıldı. Şiir açılan, şiire açılan, şiirle açılan her kapı şen olsun...

Yaşam akıp giderken Can Yücel ile ilgili bir haber geldi. Geçmiş yıllara dönük bir haber. Fakat çok ilginç bir haber. Haberson blog için uygun. Şöyle oldu. İlk haberde karpuzun yaşamı bir şiir gibi akıp gidiyor, dedim. Ozanlar buna çok bozuldular. İleti atıyorlar. Diyorlar ki, karpuzun yaşamı, bıçağın altında şiir gibi akıp gidiyorsa, şiirin yaşamı da […]


Beyoğlu, Galatasaray’da bir pasaj var: Aslıhan. Kendi yolunun yolcuları olan kitapları ağırlayan Aslıhan’da, Sayın Ümit Nar ile söyleşi…

Beyoğlu, Galatasaray'da bir pasaj var: Aslıhan. Kendi yolunun yolcuları olan kitapları ağırlayan Aslıhan'da, Sayın Ümit Nar ile söyleşi...

Sahaf/kitap blog kendi yolunda ilerliyor. Olgusu ve konusu ile yol çok yazıldı. O yolun yolcusu!  Böyle çağrışıma açık bir söylem var. Kitap ve yol! Sahaf kitap blog kendi yolunda ilerliyor. Bakın, bu tümce, bakın bizi nereye sürecek! Yol, insanlar içinse, çıkmaz bir yol olmasın, derler. Bir gerçek var! Her insan, kendi yolunun yalnız yolcusudur. Kendi […]


Kars Platosu, elmastan ve buzdan kristal bir kale kenti Bardız tarihi… Kars Erkek Sanat Lisesi 1950.

Kars Platosu, elmastan ve buzdan kristal bir kale kenti Bardız tarihi... Kars Erkek Sanat Lisesi 1950.

Bu fotoğrafta bir Romeo var. Bir mi? Bunların her biri de birer Romeo… Ben, bunlardan sadece Bardızlı Romeo ile ilgili yazıyorum. Bu fotoğrafta gördükleriniz Karslı Romeo/lardır. Sürüsüne bereket! Ayrıca her Romeo da kendisine bir Shakespeare bulsun. Burası da böyle! Benim işaret ettiğim Romeo hangisi? Bakalım, bu fotoğrafta onu tanıyacak mısınız?* 1950’de, Kars Platosu, Bardız kentinden […]


Kars Platosu… Buzdan bir kale kenti… Bardız tarihi ve demirkır ve… süvari ki; Sarıkamış, Kars, Erzurum, Kadıköy, Maltepe, Pendik ; her kim varsa tanır onu… Fikret Bey Efsanesi, 2. bölüm…

Kars Platosu... Buzdan bir kale kenti... Bardız tarihi ve demirkır ve... süvari ki; Sarıkamış, Kars, Erzurum, Kadıköy, Maltepe, Pendik ; her kim varsa tanır onu... Fikret Bey Efsanesi, 2. bölüm...

Cesaret ilkin sağ köşedeki fotoğrafı tanımaktan değil, onu anlamaktan geçer, dedim ilk anlatıda. Bu kişiyi herkes tanıyabilir. Fakat! O fotoğraftaki duruşu, esastan, özden anladık mı? Bir, bir daha bakalım! Bu duruşun verdiği bir mesaj yok mu? Ben geliyorum, bakın buradayım.. gibisinden… Seksen yıla, hiç eksilmeden yüz yıla yayılacağını, süreceğini imleyen bir duruş değil mi? Onu […]


Adana, Osmaniye, Kozan, İnce Memed romanının memleketi.. kent ve insan olay sarmalında bir roman konusu, ilk asker cerrah hanım Sayın Üner Erden…

Adana, Osmaniye, Kozan, İnce Memed romanının memleketi.. kent ve insan olay sarmalında bir roman konusu, ilk asker cerrah hanım Sayın Üner Erden...

Sağ köşede bir fotoğraf var. Kıvırcık dalgalı saçlarıyla omzunun üzerinden bakıyor. Size baktığını sanacaksınız! Değil çok uzaklara, ötelere bakıyor. Geleceğe bakıyor daha doğrusu ve geleceğin ne olduğunu biliyormuş gibi gülümseyerek üstelik. Bir kahin okumuş geleceğini de, öyle özgüvenle duruşunu izliyorsunuz. Fotoğraf canlanıp konuşuyor. Diyor ki; ‘Bizim çocukluğumuz çok mutlu geçti’. Onun gülümseyişini şimdi daha iyi […]


Kars Platosu dedik, William Shakespeare adlı piyes yazarı, Romeo ve Juliet diye bir eser çıkardı karşımıza… Kağıttan şatolar, kartondan kuleler, buzdan bir kale kenti Bardız tarihi diye yola çıktık! Bir demirkır atlı karşımıza çıktı. İyi de bu demirkır atlı dururken, biz, Bardız Tarihi’ni, Shakespeare piyeslerinden mi öğreneceğiz?

Kars Platosu dedik, William Shakespeare adlı piyes yazarı, Romeo ve Juliet diye bir eser çıkardı karşımıza... Kağıttan şatolar, kartondan kuleler, buzdan bir kale kenti Bardız tarihi diye yola çıktık! Bir demirkır atlı karşımıza çıktı. İyi de bu demirkır atlı dururken, biz, Bardız Tarihi’ni, Shakespeare piyeslerinden mi öğreneceğiz?

Bardız tarihi yazmaya kalkışmak cesaret ister! Cahil, cesur olur diye bir söz de var! Gerçek mi? Kimilerine göre çok, çok kolay! Cesaret , köşedeki fotoğratı tanımak değil. Onun duygularını anlama çabası ister. Kimdir bu? Neden ata binmiş? Neden o cazibeli görüntüyü vermiş? Kız kaçırmaya giden bir atlı mı? Okula gitmek için at binen bir ağa […]


Bedrettin Cömert’ten mektup, yetmişli ilk yıllar ve Yansıma Dergis’nde ilk sayıları ile yazan kuşak hemen hemen tümü aramızdan ayrıldılar… Geride mektuplar kaldı. Mektuplar en güvenilir kaynaklardır.

Bedrettin Cömert'ten mektup, yetmişli ilk yıllar ve Yansıma Dergis'nde ilk sayıları ile yazan kuşak hemen hemen tümü aramızdan ayrıldılar... Geride mektuplar kaldı. Mektuplar en güvenilir kaynaklardır.

Yansıma Dergisi gibi bir blog ile yola çıkıyorsunuz. Nasıl bir yazım türü sizi bekliyor? Deneme, anı ya da belgeye dayalı inceleme araştırma yazım türleri var. Elinizde sınırlı seçenek var yine de. Bu seçeneklerden birisi belgelerdir. Yazınsal metni belgelere yaslandırmak olasıdır. Öteki seçenek ise bellek dağarında kalanlar olur. Bunlar anı türü kulvarına girer. Öznellik ağır basar […]


Kars Platosu, Batı’ya dönük nüfus hareketleri, diyoruz, işte 2 Haziran 1956 Osmaniye doğumlu ‘Soyaile’ Başkanı Sayın Ahmet Raci Göktaş ile söyleşi, yaklaşık yüz yılı kapsayan bir süreç…

Kars Platosu, Batı'ya dönük nüfus hareketleri, diyoruz, işte 2 Haziran 1956 Osmaniye doğumlu ‘Soyaile’ Başkanı Sayın Ahmet Raci Göktaş ile söyleşi, yaklaşık yüz yılı kapsayan bir süreç...

İşte bu kez böyle etkin aktif bir efsane düşü…. Yollardayız, Ankara’dayız ilkin. Sonra Kars Platosu, romantik anlatı ortamı… Gündem nasıl oldu? Şöyle oldu? Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve ikinci çeyrek dolmadan hızla atak yapan Batı’ya dönük nüfus hareketleri..  Boş kalan köyler ve farklı insan dalgaları ile Kars Platosu insan haritasına bir damga vuruyor. Evet! […]


Orhan Veli bir insanın yaşamını nasıl doldurur? Kitap yitse, yok olsa bile izi kalır ve Sahaf Kitap ve Sayın Şeref Özsoy ile söyleşi…

Orhan Veli bir insanın yaşamını nasıl doldurur? Kitap yitse, yok olsa bile izi kalır ve Sahaf Kitap ve Sayın Şeref Özsoy ile söyleşi...

İnsan erken yıllarda kitap kulvarına girerse ne olur? O kişi, o yolcu olur mu? Değişen dünyada farklı insanlarla bir araya geldiğinde, haz vermeyen, istenç dışı yerde ve koşullarda yaşamak zorunda kaldığında o insan, kitaplarla daha derin bir yaşama sarılır. Söyleşide farklı bir yol izleyeceğiz! Konu  çocuk/insan/kitap odağı olur burada. İnsan/çocuk bir gün aynaya bakar! Kendisini […]


Tolstoj; Savaş ve Barış; Bits and pieces between life and death. Tolstoj (Lev 1828-1910) insanlığın bu tutkusunu ‘Savaş ve Barış’ adlı realist/gerçekçi romanıyla yansıttı ve unutulmazlar arasına girdi bu roman ve Tolstoj. Bu erekle, modern gazetecilik adına bu kez bir askeri müzeye gittik.

Tolstoj; Savaş ve Barış; Bits and pieces between life and death. Tolstoj (Lev 1828-1910) insanlığın bu tutkusunu 'Savaş ve Barış' adlı realist/gerçekçi romanıyla yansıttı ve unutulmazlar arasına girdi bu roman ve Tolstoj. Bu erekle, modern gazetecilik adına bu kez bir askeri müzeye gittik.

Saker och ting mellan liv och död. Nesneler ve şeyler arasında yaşam ve ölüm. Evet! Nesneler ve şeyler arasında yaşam ve ölüm. Bu tümce geniş bir anlam içeriyor. İnsan, nesneler ve şeyler arasında yaşar ve ölür anlamında gibi görünüyor ilk bakışta. Geniş açıdan bunu görür insan. Yerine göre nesnelerin arasına doğar, şeylerin arasında gidip gelerek […]


Ankara , Bilgin ailesi.. Seyhan Palas söylencesi. Bu haberde kent Ankara.Hititler yükseliş dönemini şatafatla yaşayan arkaik köklü bir kent… 1950’leri içeren bir Ankara romanı böyle bir ortamda sahne alır.

Ankara , Bilgin ailesi.. Seyhan Palas söylencesi. Bu haberde kent Ankara.Hititler yükseliş dönemini şatafatla yaşayan arkaik köklü bir kent... 1950’leri içeren bir Ankara romanı böyle bir ortamda sahne alır.

Bir öykü var bugün yine. Renkli bir hayat yaşamış, 1906 doğumlu ‘Ahmet Bilgin’ öyküsü. Geçen yüzyılın başları. Bu öykü 1950’lerde Anadolu’dan yola çıkıp, gelip Başkent’i kapsar. Olay şimdi başka bir mercekte ve belki üç boyutlu. Bu satırların yazarı bunu farklı bir ekranda izliyor. Değerli İzleyici, Bu blog kent, insan, olay motifli ‘haber konu/lara daha yatkın. […]


Madalya koleksiyonu, kılıç, silah ve tören merakı. Nedim Bey ve bir efsane ki Edip Özkale ailesi efsanesinde özünü bulur. Edip Özkale kimdir? Harita Genel Müdürlüğü Kd. Harita Müh. Albay rütbesiyle emekli oldu. Arşivleriyle, Osmanlı dokümanlarıyla tanındı ve geride ömür verdiği ve günyüzüne çıkmasını beklediği birikimlerini dosyalayarak yaşadı Edip Bey…

Madalya koleksiyonu, kılıç, silah ve tören merakı. Nedim Bey ve bir efsane ki Edip Özkale ailesi efsanesinde özünü bulur. Edip Özkale kimdir? Harita Genel Müdürlüğü Kd. Harita Müh. Albay rütbesiyle emekli oldu. Arşivleriyle, Osmanlı dokümanlarıyla tanındı ve geride ömür verdiği ve günyüzüne çıkmasını beklediği birikimlerini dosyalayarak yaşadı Edip Bey...

Efsanelerle yaşayan insanlar vardır. Ya da efsaneleri yaratanlar… Homeros ve ailesi ikinci kümede yer alır. Efsane peşinde koşan kimilerinin de bu koşudan haberleri olmaz. Kılıçlar, madalyalar, silahlarla ve onlara bağlı törenlerle yaratılan efsaneler unutulur. Her madalya, bir efsaneye açılır. Her silah bir efsaneyi bitirir. Her kılıç darbesi bir efsanenin ömrüne kefen biçer. Düellolarda vuranlarla vurulanları […]


Kars Platosu çıkışlı 1922 doğumlu Belkıs Hanım’dan, modern Türkçe ile yazılan mektuplar ki, seçkin kesimlerde olan zihinsel bir etkinlik yapıyor, mektup yazıyor! Ussal ve estetik bu etkinlik, bir yanıyla inci gibi bir yazıyla iletişim kuruyor, öte yanıyla düşünsel açıklamasını, betimlemesini örgensel bir beyin becerisiyle sergiliyor. 1922 doğumlu! Belkis Hanım’ın oğlu Soyaile Başkanı Sayın Ahmet Raci Göktaş ile söyleşi…

Kars Platosu çıkışlı 1922 doğumlu Belkıs Hanım'dan, modern Türkçe ile yazılan mektuplar ki, seçkin kesimlerde olan zihinsel bir etkinlik yapıyor, mektup yazıyor! Ussal ve estetik bu etkinlik, bir yanıyla inci gibi bir yazıyla iletişim kuruyor, öte yanıyla düşünsel açıklamasını, betimlemesini örgensel bir beyin becerisiyle sergiliyor. 1922 doğumlu! Belkis Hanım'ın oğlu Soyaile Başkanı Sayın Ahmet Raci Göktaş ile söyleşi...

Bugün bir mektup var. Bir değil, iki! 1987’de yazılmışlar. Heyecan verici değil mi? Tüm zamanlarda insanlık için çok boyutlu ve duygulandırıcı ve hassas bir konudur mektup! Mektup yazmak bir uygarlık ve çağcıl olma göstergesi. Bir coşku içerebilir.. romansla dolup taşar ya da melankolik duygular taşıyabilir mektup. Fakat ne olursa olsun, ona mektup diyebilmemiz için, ondan […]


Zorn och C. Larson ingen svensk konstnär har efter dem nått sa stor internationall uppmärsemhet. Zorn ünlü portre ressamı (1860 –1920) Mora’da doğdu. Hem klasik olmak hem çağlarla yarışmak! Bunun gizemi ayrı bir konu. Zorn, güncel açıdan da yaşıyor…

Zorn och C. Larson  ingen svensk konstnär har efter dem nått sa stor internationall uppmärsemhet. Zorn ünlü portre ressamı (1860 –1920) Mora'da doğdu. Hem klasik olmak hem çağlarla yarışmak! Bunun gizemi ayrı bir konu. Zorn, güncel açıdan da yaşıyor...

Doğa herşeyden öncedir. Zorn için resim sanatı işte böyle yaratıcı bir zevk olma konusunda örnektir. Ressamların resssamı diyenler de var ona. Anders Zorn olmasa, İsveç doğası bu denli başarıyla tanıtılamayacaktı. Dünyaca ünlü portre ressamı Zorn. Bununla  birlikte, geride bıraktığı doğal yaşamı betimleyen resimleri ile son yıllarda sürekli gündem oluşturuyor ve hep önde duruyor. Resim sanatı […]


İstanbul, Izzet ve Natalia… Müzikte ritm ve melodi onların, Aşk ise İstanbul’un işi… Müzik ve müzisyen de insanlık tarihi ile başabaş ilerliyor. Müzik denildiğinde bir yerel tarih, bir de uygarlık tarihi var. Ayrıntılarla dolu aşk tarihi de uygarlık tarihinin içindedir.

İstanbul, Izzet ve Natalia... Müzikte ritm ve melodi onların, Aşk ise İstanbul’un işi... Müzik ve müzisyen de insanlık tarihi ile başabaş ilerliyor.  Müzik denildiğinde bir yerel tarih, bir de uygarlık tarihi var.  Ayrıntılarla dolu aşk tarihi de uygarlık tarihinin içindedir.

İşte böyle etkin aktif bir aşk düşü ile yollardayız, İstanbul’dayız yine! İşte size bir Beyoğlu romansı. Öykümüzde iki kişi ve dört beyin var. Müzik! Nota! Melodi! Müzik etkin ve aktif olanların başında gelir. Müzik ve müzisyen de insanlık tarihi ile başabaş ilerliyor. Müzik denildiğinde bir yerel tarih, bir de uygarlık tarihi var. Ayrıntılarla dolu aşk […]


Muğla doğasında Uçhisar’ı yaşayan ve yeni enerjiler konusunda; ‘Silisyumdan ince film yapmak mümkün. Periyodik tablonun belli gruplarındaki elementler güneşten elektrik üretilmesine izin veren yapılarda bir araya geliyorlar. Bunlara bileşik yarı iletkenler, bunlarla da yapılmış uygulamalar var,’ diyen bilim insanı Rektör, Prof. Dr. Sayın Şener Oktik bu kez yeni enerjiler konusu ile karşımızda…

Muğla doğasında Uçhisar'ı yaşayan ve yeni enerjiler konusunda; 'Silisyumdan ince film yapmak mümkün. Periyodik tablonun belli gruplarındaki elementler güneşten elektrik üretilmesine izin veren yapılarda bir araya geliyorlar. Bunlara bileşik yarı iletkenler, bunlarla da yapılmış uygulamalar var,' diyen bilim insanı Rektör, Prof. Dr. Sayın Şener Oktik bu kez yeni enerjiler konusu ile karşımızda...

‘Güneş enerjisinden elektrik üretimi için başlayan çalışmalar son on beş yirmi yılda çok büyük bir hız kazandı,’ diyor Sayın Oktik. Stockholm’de 2010 yılının ilk yarısında izlediğimiz fuar etkinliklerinde öne çıkan ögelerin tümünde, girişken hamleler eşliğinde bio enerji ve çevre gibi anlatımlar öne çıktı. Nereye baksak, Mavi Gezegen avuçlarımızın içinde idi sanki! Motorlu araçlarda en son […]


Ülke değerlerine tanıtım katkısı veren bu site Kapadokya izi sürecek… ve ‘Babam, Boyalı Köyü’nde on beş yıl muhtarlık yaptı, beş kardeşiz, ben ortancayım, hiçbir konuda önümüzü kapamadı. Açık bir insandı. Köye ilk elektriği getiren idareciydi. Köye, evde akan suyu, köye ilk asfaltı getiren babamdı. Bu ilkler bölgede bizim köyümüzde yaşanmıştır,’ diyen Ürgüp Belediye Başkanı Sayın Yıldız söyleşi…

Ülke değerlerine tanıtım katkısı veren bu site Kapadokya izi sürecek... ve 'Babam, Boyalı Köyü’nde on beş yıl muhtarlık yaptı, beş kardeşiz, ben ortancayım, hiçbir konuda önümüzü kapamadı. Açık bir insandı. Köye ilk elektriği getiren idareciydi. Köye, evde akan suyu, köye ilk asfaltı getiren babamdı. Bu ilkler bölgede bizim köyümüzde yaşanmıştır,' diyen Ürgüp Belediye Başkanı Sayın Yıldız söyleşi...

Kayseri-Ankara yolum büyülü bir düşten geçti o gün. Peri bacaları ve fantasya denilir bunun tümüne! İlkin, 1997 o ışıklı güz, Son Oğuzlar köyünde çektiğim fotoğraflarla Sivas yolu dönüşümde yazmışım. Evet, on yılı aşkın bu ilk izlenimler yazısı, bir edebiyat metni olarak ve Kapadokya için başlayan tanıtım çabalarımın ilki olarak  yayımlanmıştı. Bu çalışmalar ara vermeden sürdü […]