İstanbul ve Nedret Bey tarihine doğru gidiyoruz. Yetmişli yıllar.. Bu tür anlatılar bir tür tarih zincirine bağlanarak akıp gidiyor. Burada tarih sözü çok abartılı gibi görünebilir. Bireyin tarihini, öznel de olsa küçümsemek olmaz.
Her insan yer ve içer; bu yaşamsal bir zorunluluk, böyle diye her insan okuma yazma eğilimi ile doğacak diye bir ölçüt var mı? Bakın kimileri okuma, kimileri yazma olmadan yaşayamaz tıpkı ekmek gibi su gibi. Bunlara kitap mecnunları diyorlar söz aramızda! Herkes neden sahaf olamaz, diye bir başlık altında yola çıktık. Tuhaf bir şekilde top […]
Rönesans İstanbul’da olacaktı… ‘Pera da İstanbul’ adlı kitabımda bu konuda ortaya attığım bir tez var, şöyle ; II. Mehmed (Fatih).. İstanbul’un anahtarları eğer ona, II. Mehmed’e verilmeseydi Don Kişot’un yazarı Cervantes Beyoğlu’nda, Galata’da doğacaktı. İstanbul Roma İmparatorluğu başkenti… Turkuaz renkli takım, topa hakim, Püzant Bey ve Nedret Bey sahada…
İstanbul üzerinde ben defineci gibi görüyorum kendimi, dedim. Bakın nereden nereye! Ok yaydan çıktı artık, buralara sürükleyeceğini bilemezdim. Neyse ki İstanbul’da kendi sahamızdayız.Değerli izleyici, Varsayımlar sonuç vermez evet, fakat kültür tarihi konusunda kırılmalar da konuşulabilmeli. İstanbul Roma İmparatorluğu başkenti, daha önce de değindim, bunu unutmayalım. Bugünkü söyleşi bu açıdan fantastik dalgalı bir deniz gibi sürüklüyor. […]
Enderun ile başlayan sahaflık öyküsü, Nedret Bey tarihi de var fakat sadece sahaflık değil, İstanbul tarihi üzerinde koşuyoruz… Sayın Nedret İşli ve Sayın Püzant Akbaş ile söyleşi
Sahaflık mesleğinin özel bir alan olduğu iyice ortaya çıktı. Gün geçmiyor ki yeni şeyler öğrenmeyelim bu konuda. Kapalı bir alan neredeyse. Bir anlamda bu kapalı alanın kapakları üzerinde birikmiş tozları alıyor ve izleyiciyi açılan labirentlere buyur ediyorum. Daha gidecek yolumuz var. Şimdi farkına varmadan bir sahaflık tarihi, İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki […]
İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki konuğu bilemem fakat, ben defineci gibi görüyorum kendimi. Ok yaydan çıktı artık, bu konunun beni buralara sürükleyeceğini bilemezdim. Enderun ile başlayan sahaflık öyküsü, Sayın Nedret İşli ve Sayın Püzant Akbaş ile söyleşi
Sahaflık mesleğinin özel bir alan olduğu iyice ortaya çıktı. Gün geçmiyor ki yeni şeyler öğrenmeyelim bu konuda. Kapalı bir alan neredeyse. Bir anlamda bu kapalı alanın kapakları üzerinde birikmiş tozları alıyor ve izleyiciyi açılan labirentlere buyur ediyorum. Daha gidecek yolumuz var. Şimdi farkına varmadan bir sahaflık tarihi, İstanbul sahaflık tarihi üzerinde koşuyoruz, duruyoruz, söyleşiyoruz. İki […]
Keloğlan Yollarda… Salına salına bir öne, bir arkaya; dal bacak, sıska gövde düştüm yollara yollara… Beşinci bölüm…
Heybemde ekmek-soğan azığım. Sözleri bir kamçı gibi anacığımın. Salına salına bir öne, bir arkaya; dal bacak, sıska gövde düştüm yollara yollara… Değerli İzleyici, Otuz yıl önce açtığım hayal perdesi açık duruyor. Daha önce dört sunum yaptım. Beşincisi bugün. Keloğlan yolda. Bakalım bizleri nereye götürecek… Sevgi, içtenlik… Tekin SonMez, 07 Nisan 2011, Stockholm Sırtımda düğmesiz iliksiz […]
Leyla ve bir çok Mecnun öyküsü çıktı ortaya, şimdi yeni öğrendiğim sahaflık geleneğinde. Bu topraklarda sahaflar ve kitaplar öyle bir hazine, dahası define sanki… Bu satırların yazarı, ölüme terk edilmiş kitapları kurtaran kitapçılarla karşılaştı. Tam bir yıl önce dün, ilk yayını yaptı. Şöyle ki yayını gerdi ve okunu attı…
Bugün 05 Nisan 2011, Salı. Bu sahaflar kitaplar blog çalışmaları bir yıl önce dün doğdu. Bakınız: http://kitaplarvetekinsonmez.blogspot.com/ Bu konuyu, doğum günü nedeniyle, kent ve insan başlığı altındaki bu blog ile de kutlamak isterim. Doğaldır ki sahaflar konusu kent konusudur ve insan konusudur. Kitap kent ürünüdür. Leyla ile Mecnun ise köy öyküsüdür. Burada bir paradoks var. […]
Sahaf kitap, işte bu blog bir yaşında! Etkinlik ilerledikçe bir de ‘kitap aşkı’ diye bir tanım ortaya çıktı. Turkuaz’da Nedret Bey ve Püzant Bey…
Bugün 4 Nisan 2011. Tam bir yıl önce sol ikinci alttaki kitaplar görüntüsü ile söze başladım. Bir simge, bir anı olarak onu ikinci görsellik olarak bugün yineliyorum. Bu blog; kitap insan faktörü nedir, nasıldır buna biraz da öznel açıdan yaklaşmak için başladı. Spesifik, seçkin ve ayraçlı bir konu olduğu ortada. Özen, ilgi bekliyor. Sahaf kitap, işte […]