Can Yücel’in zulasından şarap çıktı. Bu arama taramada sonrası bir falaka şiiri yazıldı. Şiir açılan, şiire açılan, şiirle açılan her kapı şen olsun…
Yaşam akıp giderken Can Yücel ile ilgili bir haber geldi. Geçmiş yıllara dönük bir haber. Fakat çok ilginç bir haber. Haberson blog için uygun. Şöyle oldu. İlk haberde karpuzun yaşamı bir şiir gibi akıp gidiyor, dedim. Ozanlar buna çok bozuldular. İleti atıyorlar. Diyorlar ki, karpuzun yaşamı, bıçağın altında şiir gibi akıp gidiyorsa, şiirin yaşamı da […]
Beyoğlu, Galatasaray’da bir pasaj var: Aslıhan. Kendi yolunun yolcuları olan kitapları ağırlayan Aslıhan’da, Sayın Ümit Nar ile söyleşi…
Sahaf/kitap blog kendi yolunda ilerliyor. Olgusu ve konusu ile yol çok yazıldı. O yolun yolcusu! Böyle çağrışıma açık bir söylem var. Kitap ve yol! Sahaf kitap blog kendi yolunda ilerliyor. Bakın, bu tümce, bakın bizi nereye sürecek! Yol, insanlar içinse, çıkmaz bir yol olmasın, derler. Bir gerçek var! Her insan, kendi yolunun yalnız yolcusudur. Kendi […]
Zorn 1886’da İstanbul’a geliyor… Zorn skriver i dagbok; ‘Jag hade blivit kär i en flicka,’
Bir kıza aşık oldum! ‘Jag hade blivit kär i en flicka!’ Günlüğüne böyle yazar Zorn. İlk iki kadın şans, kader… …onu bu dünyaya armağan etme vesilesi… Bir seçme seçilme yoktur… Bu dünyaya geliş dosdoğru rastlantıların sonucudur. Doğma büyüme köy kızları olan… nene ve anne arasında babasız büyür Zorn. Onu yolda bırakmayacak Tüm yaşamını kapsayacak üçüncü […]
Ayla ve onun doğum günü ile ilgili bir mektup… Bir edebiyat örneği olduğu için yayınlıyorum. Uzaktan, çok çok uzaktan; ‘yarın daha güzel olacak’ sesiyle ve Ayla görüntüsüyle bu kez koşan ve ekranda gözlerime yansıyan Ayla’ya bakıyorum.
Masalcık görüntülü bir mektup geldi. Bir de fotoğraf geldi. Mektup deyip, geçmeyin… Mektup türü, yazınsal metinlerin, edebiyatın temelidir, dedim iki, üç gün önce bu sütunlarda. Anımsayacaksınız! Bu ikiliyi de, mektup ve görsellik örnekleri olarak yayınlıyorum. Değerli İzleyici, Evet! Bu doğum günü mektubunu, ilişikteki fotoğrafı da unutmadan birlikte izleyelim. Mektup kısaca şöyle başlıyor! “Sayın Editör, tekinsonmez.blog […]
Kapadokya’da etkin aktif insan ve yükselen bir turizm kalitesi var. Kapadokya’da yerel tarihi kim yazacak…
Kapadokya ne demek? Etimoloji bilimine dönük bir araştırma değil bu soru. Bunu, bu bölgenin yerel tarihi ne demektir, anlamında algılamak doğru olur. Yerel tarih, her yerde genel tarihle bütünleşir.Yerel tarih yazıya dönüşmedikçe söz kulaktan kulağa uçar ve yiter. Büyük bölümü ise bilinmez. Yerel tarih, belli evrelerle kara deliklerde kalır. Genel tarih de olmaz. Kapadokya için […]
Mannheim ve Berlin’de iki roman yazan, sergiler açan birisi olarak beni çeken, neredeyse sarsan bir mektupla yüz yüze geldim… Mektup deyip, geçmeyin… Mektup türü yazınsal metinlerin, edebiyatın temelidir…
Açmakta geç kaldığım e-posta kutusundan elime sevecenlikle tutunan, biri yakında diğeri geçen yıl aynı kişinin yazdığı iki mektup var. İşte ilki; ‘Yaklaşık 40 yıl gurbet ve başarılı bir çocuğun öyküsü,’ diye başlıyor. Oberhausen’de konuk edilmiş mektubu yazan kişi. Metin Bey’i ve aile bireylerini tanımış. İkinci mektuptaki konu da şu; sel felaketiyle zor durumda kalan Aziz […]
Kars Platosu, elmastan ve buzdan kristal bir kale kenti Bardız tarihi… Kars Erkek Sanat Lisesi 1950.
Bu fotoğrafta bir Romeo var. Bir mi? Bunların her biri de birer Romeo… Ben, bunlardan sadece Bardızlı Romeo ile ilgili yazıyorum. Bu fotoğrafta gördükleriniz Karslı Romeo/lardır. Sürüsüne bereket! Ayrıca her Romeo da kendisine bir Shakespeare bulsun. Burası da böyle! Benim işaret ettiğim Romeo hangisi? Bakalım, bu fotoğrafta onu tanıyacak mısınız?* 1950’de, Kars Platosu, Bardız kentinden […]
Anders Zorn och kvinnor. Zorn yaşamını bir üçgen içinde kuracaktır. Üç kadın… Anneanne, anne ve eş. Zengin ve entellektüel bir gelinle birlikte bir burjuva evliliği neyi gerektirirse, o olur.
Zorn, Şubat 1860’da Mora, İsveç’te doğdu. Zorn yaşamını kadınlarla doldurdu. Zorn yaşamını bu üçgen içinde kuracaktır. 1. Anneanne, Hass Karin (1806-1894 . 2.annesi Grudd Anna (1838 -1920). 3.sevgili karısı Emma. İlk ikisini sırası geldikçe tanıdık. Emma Lamm (1860 – 1942)! Kim? Tekstil firması sahibi bir aile Martin Oskar (1824 – 1878) Lamm’ın kızı. Zorn günlüğüne […]
Buenos Aires ve tango! Nedir tango? Kıvrak bir coşku, naz ve utangaçlıktır tango.. Özde, Avrupa’dan yola çıkan nüfus Hareketleri ve kültür şoku ile ortaya çıkan bir yoldur, şöyle ki, kültür kimiliği belirsiz bir masaldı ilk başlarda her şey. İkinci bölüm.
Bir; masal devinin başı kesik, koltuk altında tuttuğu başla, tango yaparak yanıyor gövde. Yanıp yok olmak değil yeniden yaratıyor kimliğini masal devi. İki; masal, Buenos Aires ve çevresinde yaşayan on milyon insanı, geçmişe bağlıyor. Üç; güya bu tarz bir Tango ile özlemlerini açıklayıp zorlukları yenebiliyor bu göçmen ruhlar. Değerli İzleyici… Evet, ruhumu bir süre Buenos […]
Sarıkamış 1936… Kars Platosu Efsaneleri devam ediyor… Doğu Ekspresi ile Ankara’ya gireceğiz, demiştim. Cemal Bey, kardeşi Kemal Bey, iki efsane kardeş yan yana yerde oturuyorlar…
Kars Platosu, Sarıkamış, Ankara ekseni üzerinde iz süreceğiz demiştik. Cemal Bey Efsanesi yeni doğan Başkent üzerinde yükseliyor, diye söze ara vermiştik. Ne oldu? Ankara, 1950’ler ve Cemal Bey Eefsanesi’ne ne oldu? Renkli bir hayat yaşamış, 1924 doğumlu Cemal Bey, unutulmuş bir fotoğrafı koşturur. Sarıkamış 1936 blog dizisi de işte yine buna benzer nedenlerle bu satırların […]
Kars Platosu… Buzdan bir kale kenti… Bardız tarihi ve demirkır ve… süvari ki; Sarıkamış, Kars, Erzurum, Kadıköy, Maltepe, Pendik ; her kim varsa tanır onu… Fikret Bey Efsanesi, 2. bölüm…
Cesaret ilkin sağ köşedeki fotoğrafı tanımaktan değil, onu anlamaktan geçer, dedim ilk anlatıda. Bu kişiyi herkes tanıyabilir. Fakat! O fotoğraftaki duruşu, esastan, özden anladık mı? Bir, bir daha bakalım! Bu duruşun verdiği bir mesaj yok mu? Ben geliyorum, bakın buradayım.. gibisinden… Seksen yıla, hiç eksilmeden yüz yıla yayılacağını, süreceğini imleyen bir duruş değil mi? Onu […]