Fakat çok ilginç bir haber.
Ozanlar buna çok bozuldular.
Diyorlar ki, karpuzun yaşamı, bıçağın altında şiir gibi akıp gidiyorsa, şiirin yaşamı da karpuzun yaşamı gibi bıçak altında mı?
Çok merak etmişler!
Bakın ayrıntı gibi görünüyor.
Yaşam gelip geçerken ayrıntılarla yiten pek çok şey olur.
Karpuzun yeri, yurdu toprağı bellidir. Her yerde karpuz olmaz.
Şiir böyle mi ya! Her yerde ve koşulda şiir olur mu olmaz mı? Şiirle karpuz arasındaki bir ayrıntı farkı ortaya çıkacak. Salt bu değil başka şeyler de var. Bir de hapishane imgelemi var. Bakalım!
Paradoks şuradadır! Hapishaneye giren üzüm, şaraba dönüşür!
Her şey her koşulda olmaz dedik ya! Can Yücel’in zulasından şarap çıktı. Bu arama tarama sonrası bir falaka şiiri yazıldı.
Şimdi bakın, üzüm giriyor, şarap çıkıyor, şarap giriyor şiir çıkıyor.
Paradoksları izlemek olası mı? Can Yücel kanıttır ve tanıktır.
Rüzgar gibi geçmek ve iz bırakmak. Can Yücel bunu nasıl başardı? Olay şöyle gelişti. Hapishanede bir arama tarama oldu orada şarap bulundu. Can Yücel’in zulasında hem de.
Şarabın da karpuz gibi yeri yurdu bellidir. Üzümden sirke de olur, pestil de olur… Tansık buradadır! Olur da yerini bulursa. Demek yerini bulmuş ki hapishaneye giren üzümler orada şarap mayasına kavuşmuşlar. Ne yapalım!
Brezilya’dan samba yapa yapa Stockholm’e ulaşan bir karpuzun tadına hiçbir diyecek yok, dedim. Hapishane zulasında şarap bulunduğu için bir falaka şiiri çıkıp geldi. Paradoks şuradadır!
Yaşam gelip geçerken ayırdına varmakta geç kaldığımız nice güzelliklerden birisi de şiirdir. Şöyle ki o sırada akıp giden şiir gibi ömrümüz de var. Eksi 5 ile 7 derece soğukta, buraya bir şiirin gelmesi de bir tansıktır! Her yerde karpuz olmaz ve şarap olmaz. Bir başka paradoks şuradadır! Her yerde şiir olur, yazılır, söylenir.
Çünkü şiir gibi ömrümüz var! Tükense de ömrümüz, şiir gelir ve hapishane bile olsa orası, gelir ve şiir gibi üretir şiir ömrümüzü…
Bunu da sizlerle paylaşmak istedim. Hasan Ali Yücel’in ve onun oğlu Can Yücel’in kulakları çınlasın! Üzülmesinler!O günden bu güne birşey değişmemiş Türkiye’de. Bu olayın üzerinden kırk yıl geçmiş…
Bir müze/ev var orada, Datça’da. Her ozanın, her yazarın, her ressamın imreneceği bir anıt… Kızları yaşatıyorlar… Ne güzel…
Yetmişli yıllar Türkiye anısı olarak Stockholm’e ulaşan bir şarap ve bir şiir öyküsüdür bu. Can Yücel’in kızı Güzel Yücel anlattıydı.
Facebook, şiir ve karpuz meraklıları, kulaklarınıza küpe olsun.
Sevgi, içtenlik…