Writer, Photographer, Journalist

Ayla ve onun doğum günü ile ilgili bir mektup… Bir edebiyat örneği olduğu için yayınlıyorum. Uzaktan, çok çok uzaktan; ‘yarın daha güzel olacak’ sesiyle ve Ayla görüntüsüyle bu kez koşan ve ekranda gözlerime yansıyan Ayla’ya bakıyorum.

Masalcık görüntülü bir mektup geldi.
 Bir de fotoğraf geldi.
Mektup deyip, geçmeyin…
Mektup türü, yazınsal metinlerin, edebiyatın temelidir, dedim iki, üç gün önce bu sütunlarda.
Anımsayacaksınız!
Bu ikiliyi de, mektup ve görsellik örnekleri olarak yayınlıyorum.

Değerli İzleyici,

Evet! Bu doğum günü mektubunu, ilişikteki fotoğrafı da unutmadan birlikte izleyelim.

Mektup kısaca şöyle başlıyor!

“Sayın Editör, tekinsonmez.blog Sayın Yönetmeni,

‘Bellek dağarımda; mektup yazmak kendinden dışarı çıkmaktır, tümcesi titrek bir mum ışığı altında silinip beliriyor, sözcükler beni aralarına almış oynak gölgeli titreşimlerle uçuşuyordu; ben miydim, onlar mıydı uçuşup duran, diye düşünüyordum o sırada.

‘Sanrı! Şöyle ki eski sözcükle hezeyanlarla mektup yazdığım bir gündü, kendimden dışarı çıkmış ve bir daha geriye dönememiştim.

‘Aradan geçen günler e-post kutusunu bile fark etmemiştim. Mektupla dışa açılma eylemindeki sözcükler kandırmacalarla savrulduğu anda bir fotoğrafın da benimle uçuştuğunu gördüm.

‘Bu, sanal bir sonsuzlukta, sanrılar içinde hem nesnel sonlu bir sıkışıklıkta yani, kırılan ışıkların yanılsamalı yansıyışında kendimi de gördüğüm andı.

‘Yaşam bir yanılsamalar dünyası bir yansılama serüveni olabilir miydi, yansıyan kimdir diye düşündüm.

‘Böyle bir boşlukta; ‘göndericiyi tanımıyorum.. Stockholm’de unutulmuş bir evden geldi,’ diyerek bana bırakılan mektup ve birlikte sunulan görselliklerle bir de isim vardı. Ayla! Evet! Ayla!

‘Başka yaşamlarla da ilintili olduğu halde, ve nedense tümüyle silinip yiten bir hayattan geriye kaldığı söylenen o cıvıl cıvıl nesnelerden; ‘ceviz kabuğu, mini kurbağa, heykelcik alçı, sütbeyaz cama çizilmiş gözler..’ işte böyle yanılsamalı nesneler dünyasından yola çıkarak bir anda elleriyle bana dokunan bu fotoğraf oldu.

‘Evet! İşte bu nesneler dünyasına çağrılar yapan; ‘Söz konusu edilen Ayla,’ diye bir de not vardı.

‘İşte Ayla böyle bir günde geldi; ‘Mektup yazmak kendinden dışarı çıkmaktır,’ tümcesini iterek, titrek bir mum ışığı altında silinip beliren tüm e- post iletilerini geriye iterek evet; evet ileriye, öne çıkan bir fotoğrafla bir düş esini gibi Ayla adında bir görsellik savrulup ekrana düştü.

‘Bu bir düştü! Tuhaf değil mi! ‘Titrek bir mum ışığı altında yüzüme doğru savrulup düşen bir düş…
‘Ben bu düşü tuttum, tuttum değil de uçuşan bu düşe tutundum.
Köklerinden uzak bir ülkede yaşamak gibi mektup yazarken insan kendisinden uzaklaşır sözünü, o an unuttum. Bu kez böyle oldu.

‘Uzaktan, çok çok uzaktan; ‘yarın daha güzel olacak’ sesiyle ve Ayla görüntüsüyle bu kez koşan bir başka cıvıltı, ‘yapboz’ oyununun boş yerlerini doldurduğu sırada, dalgalı ekranda gözlerime yansıyan Ayla’ya bakıyorum.

‘Siz de şaşmadınız mı buna, ben çok şaşıyorum.

‘İlkin evet, Ayla’nın fotoğrafı; oynak gölgeli titreşimlerle sözcüklerin uçuştuğu andı.

‘Onların arasına karışarak uçuşan ve doğum günü armağanı olarak bana ulaşan Ayla’nın fotoğrafı bu. Onu tanıyorum!

‘Güya benim doğum günümmüş! Ben, Ayla’nın doğum günü diye bakıyorum bu fotoğrafa oysa. Bu da çok tuhaf!

‘Şaşkınlıkla Ayla’ya bakarken; nasılsa o boşluklardaki kimi sözcüklerin oynak/gölgeli titreşimlerle uçuştuğu sanal dünayada kendimi ararken, Ayla’nın benimle uçuştuğunu ve bana bu yeni dünyada bir yer ayırdığını sezinliyorum; şöyle ki minicik ses tınılarıyla bir aynadan bana yansıyışını, farklı bir mercekten, farklı bir serüven açısından hem kendimi, hem “yapboz” oyunu gibi yaşamı ve Ayla’yı izliyor ve yaşama teşekkür ediyorum. Hoş geldin Ayla!

‘Bu mektubun ve fotoğrafın yayınlaması durumunda size kamu önünde açıkça teşekkür ediyorum Sayın Editör.’

Sevgi, içtenlik…

Tekin SonMez, 15 Mart 2011, Stockholm

Ayrıca bakınız: http://edebiyattekinsonmez.blogspot.com/

Leave a Reply