Kars Platosu Urartu, Hurri arkeoloji alanı ; foto by T. SonMez
Değerli İzleyici,
Boğazköy/Hatuşaş metinlerinin topluca gözden geçirilmesiyle ortaya çıkan bulgularda Hititler’in en az sekiz iletişim dili kullandığını Ceram söylüyor. Bunlardan Akadca, Sümerce, Eski Hintce, Luvice, Hititce ikinci elden, Hurrice ise ilk elden Kars Platosuna dayanır. Salt Hititce’de değil, Protohattice ve Luvice’de tanrılar pentaonunda Hurrice adlar bulunduğunu Ceram söylüyor. Fakat tüm bu ilişkilerde Kars Platosu ile Hurriler bağıntısını önemsemiyor ya da görmüyor.
Örneğin Hitit Kralı Muvaltallis’in (M.Ö. 1300’lerde) yazdırdığı bir dinsel tören ilahisinden şu parçayı alıyor, buradan yola çıkarak Hititlerin nereden geldiğini soruşturuyor. Birlikte izleyelim: ‘Göklerin güneştanrısı, insanlığın çobanı!/Denizlerden çıkıp yükselirsin göklerin güneştanrısı!’ Burada, Ceram’ın parmak bastığı ikinci dizedir:
‘Denizden çıkıp yükselirsin güneştanrısı!’ Sonra da yorum yapar: ‘Muvatallis zamanında Hititler, en az dört yüzyıldan beri Anadolu’nun iç kesiminde oturmaktaydılar. Anadolu’da oturanlar için ise güneş asla denizden çıkıp yükselemeyeceğine göre, bu seslenişte ancak geçmiş yüzyılların bir anısı söz konusu olabilir.’
‘Geçmiş yüzyılların anısı,’ konusunda haklı olabilir Ceram.
Fakat, ardından da göreceli olarak Hititlerin Avrupa’dan Karadenizi görerek geldiklerini varsaymak uğruna ikircikli bir yoruma yönelir. Daha sonra kendisine esnek bir hareket alanı hazırlar; ‘..bu durum her iki yön için de geçerlidir. Göçler sırasında Hititler, Karadeniz’i de, Hazar Denizi’ni de sol yanlarında görmüş olabilirler,’ der.
Teorik açıdan bu ‘göreceli/ikircikli’ bakış, Hint Avrupa dili kullanımına göre endekslenmiştir ve bu neden Hititlerin Avrupa’dan gelmeleri varsayımına yöneltmiştir Ceram’ı. Bu ikircikli teori, Ceram’ın görüşleri içindeki en zayıf halkadır.
Arkeolojik kazılar sonucu ele geçen bulgularla Hint Avrupa dillerinin ana çıkış kaynağı olarak bugün Çatalhöyük gösterilmektedir. Eski görüş doğrultusunda olsa Hititler Karadeniz’de güneşin doğuşuna tanık olabilseler, dört yüzyıl ‘altbilinç’de korunan bu izlek nesnel olabilse, gelirken yanlarında Grek/Trak Tanrıları’ndan birkaçı ile Viking/Germen Tanrıları’ndan Oden, Freja, Tor gibi en az birisi ile yola çıkacaklarından Ceram’ın kuşkusu olmasın.
Bu,ikircikli durumu bizzat kendisi yarattıktan sonra Ceram, olası ki tarihin önünde soylu bir şekilde ürperir ve şu itirafı yapar; ‘Bu Hint – Avrupa ulusunun (yani Hititlerin) kral adları, Hint – Avrupa dilinden değildir. Başlangıcından itibaren hep Protohattice’dir.’
Bellek izleğine gönderme yaptığı ve Protohattice diye adlandırdığı dil aslında Kars Platosu’nu merkez yapan Hurrice’den başkası değildir. Bir protohattice dili vardır fakat Ceram, Hitit kral adlarının yazılışının Protohattice değil Hurrice olduğunu bildiği halde başka bir örnek verirken önceki açığını derinleştirir. ‘Aynı durum,’ diye tümcesine koyulan Ceram: ‘Hitit tanrı adlarında da görülüyor. Tanrı adları da ya Protohattice ya da Hurricedir,’ der.*
Kars Platosu’nu merkez yapan Urartu öncesi Hurriler tanrı tanrıça adlarını Hititler’e nasıl ulaştırdılar ve egemen kıldılar sorusuna yanıt beklemeyeceğiz Ceram’dan. Bu sorunun yanıtı, tarih öncesi nüfus hareketlerinin oluştuğu bölgeleri/yolları içerir.
Bu da ilgili kültür katmanları kaynağına götürür bizi. Bu tarih katmanları farklı kavimlerin siyasi, askeri ve nüfus hareketlerine; (yineliyorum nüfus hareketlerine) ve tarih öncesi yerleşim ve dağışım merkezi rolü üstlenen tarih üçgenlerine bağlıdır.
Anadolu’yu ortak payda altında toplayan tarih öncesi olgu budur.
Makro plandaki nüfus hareketlerine bakarak Hititler, Hurriler, Urartu üçlüsünün yarattığı paganik kültür dokusu üzerine daha sonra, Hazara ve Oğuz nüfus hareketleriyle İslamiyet öncesi şamanik doku kültürlenmesini bu çerçevede görebiliriz. Bu bir bileşkedir.
Baba İshak** nüfus hareketleri, Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin*** kültürlenmesi; Al/evi/Al/duvak, Bektaşi/Kızıl/baş sentezli Anadolu’da oluşan dalgalar bu kaynaklara bağlıdır. Hurriler, Hititler, Urartu üçgeni üzerinde; yeni sentezin mimarlarını “Türkik dil” **** kulanan Hazaralar ile Oğuzları buluruz. Kitlesel nüfus hareketleriyle 6., 7., 8., 9., 10. yüzyıllarda Kars Platosu tarih sahnesine yerleşirler, burada lojistik taban oluşturur ve Coruh Kanyonları üzerinden Sivas Platosu’na ve Kayseri/Kapadokya çanağına; Hitit toprağına yerleşirler. Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli gibi elitlerin Kapadokya’yı seçmesi rastlantı değildir.
Sentez/bileşke burada mayalanır ve yayılır. Kars Platosu sosyal, siyasal, ekonomik,teolojik ve nüfus hareketleri geçmişiyle bizden önceki düşünürlerin hayal sınırlarını çok aşıyor, dediğim (Anadolu bileşkesi ile kökenlik ortak paydası olan Gregoryan ruhaniliğini (İ.S.301)işlemek üzere ayrı tutarak)coğrafya, tarih, kültür üçgenleri buradadır. Bizden öncekiler düşünmedi diye bizler de düşümeyelim mi?
Bu, bir tarihe nüfus hareketleri doğrultusunda bakış açısıdır ve Kars Platosu olmadan Ceram’ın kurduğu Hititlerin kültür olgusu çatısı, temel tarih planı ile boşlukta kalır.
Tekin SonMez
*C.W.Ceram, Tanrıların Vatanı Anadolu, s.72, Remzi Kit., İst.
**Ç.Yetkin,Türk Halk Hareketleri ve Devrimler, s.84-86, May Y.,İst.
***O.Hançerlioğlu,Felsefe Ansiklopedisi,c.1 Remzi Kit., 1976 İst.
****Arthur Koestler, On Üçüncü Kabile, s.24, Say Yay., İst.