Dil.. Türkçe… Dışarıya göç.. dışarıdan göç gibi nüfus hareketlerine bağlı gerçeğin algılanmasına yardımcı olacak ögelerden birisi de dil’dir. Sayın M. Ali Baran ile Kulu’da evinde (Şubat 2002) yaptığımız söyleşide ortya çıkan yalın ve katışıksız Türkçe ile verilen yanıtlar kullanılan sözcükler, tanımlar, betimler ne anlatıyor.. bu sözlü öykülemede iletiyi gönderen kim.. gönderilen kim; tarih sarkacına bakarak, kişiyi/özneyi ve nesneyi; zaman sarkacına bakarak yeri merak ediyor, söyleşideki dil’e, Türkçe’nin işlek akışına dönüyorum.
Soruyorum; “Babanız Derviş Abidin’de ‘Kuvayı Milliyecilik’ var nıydı?”*
Yanıtın tümü şöyle; “Onlar bolcana yardım ettiler.. yiyecek, giyecek.. Binbaşı gelmişti de.. ( burada soluk alıyor) ‘..hatta benim ismim.. evvela Binbaşı Mehmet Ali’yim ben.. sonra.. (yine duruyor) Burada ‘Nokta Komutanı’ olarak bir Binbaşı gelmiş.. bizim odada kalmışmış… onun ismini bana vermişler.” Tarihin tozlu sayfalarını açarak, ailenin tarihine not düşerek çok şey betimleyen kısa bir tümcedir bu.
1 Özne; ‘Binbaşı Mehmet Ali’yim ben.’ Böylece gelen özne, tarih sarkacına bakarak, gördüğümüz kişi ortaya çıkıyor ve önemsenme nedeniyle bu kişi adı, doğan bir erkek çocuğa veriliyor. Bu kısa öyküden çıkarsadığımız budur. Gönderinin kim tarafından oluşu, kime yapılışı da ortadadır. Burada kişi simgedir; bu özne geleceğe yol veren eylemlik içinde önemsenmiş ve o ad, o çocuğa verilmiştir.
2 Yer; yine tarih sarkacına bakarak, gördüğümüz yer ortaya çıkıyor. Bu kısa öyküden çıkarsadığımız ikincil önem de budur. Nedir? Gönderinin, iletinin vardığı yerdir. Neresidir? Bir “Binbaşı gelmiş.. bizim odada kalmışmış…” Bu öykülemede iletiyi gönderen de, gönderilen de nesnel olarak yoklar, yüksek bir ide olarak zihnin saklı bir yerinde imler olarak, utopik bir bulutsuluk içindedirler ve bu nedenle söylenceli (rivayetvari) bir anlatı var bu söyleşide.
Verilen yanıt ile, salt “mışmış” mişli geçmiş eylemlik soneki ile bir dilin, tümce dizisine (sentaks) giren ögede; şöyle ki, kullanılan dilin ayrıntı gibi görünen oysa doğaçtan temel yapısı , yer belirteci olan durum (başka yerde değil, bizim odada, evde kalmış) kesinlikle ortaya ve öne çıkıyor. Süresini, zamanını belirtme zorunluğu olmayan ve öznesi her hangi birisi olabilir; “mışmış” rivayetinin mişli geçmiş zaman kipini, Mehmet Ali Baran’ın doğaçtan konuşması sırasında yerli yerinde işitiyoruz. Tüm taşlar yerli yerine oturuyor.
“…bir Binbaşı gelmiş… bizim odada kalmışmış…” *
Mehmet Ali Baran, büyüklerinden işittiklerini Türkçe’nin yapısına göre bir ‘rivayet’ ulamlaması eşliğinde bilgiyi öne çıkaran vurgusu ile iletinin yerine ulaştığını, ‘mesajın alındığını’ önemsediğini ve o adın bu nedenle ona verildiğini yalın bir Türkçe sözdizini içinde aktarıyor.
Önemli olan, aileden her hangi birinin, ad tarih yer göstererek bu bilgiyi aktarması da değil, “bir binbaşı” önem sırası ile öne çıkıyor. Bu çıkışta; ‘..bizim odada kalmışmış,’ bir olguyu işaret ediyor.
Türkçe’nin kullanım alanında varsıl değerlere bakarak, dil ve olgu çerçevesinde Sayın M. Ali Baran söyleşisine yaklaşmayı sürdüreceğim.
Sevgi içtenlik…
*Tekin SonMez, Batı Rüyası Okulu Kulu, 3. basım, s, 38, NİS Media