Sahaflarda bir yapıt elimize geçti. Sayfa altı ve yan boşluklar ilkin yazılmış kimi yerleri çizilmiş. Küstürülmüş bir kitap.
Okuyan kişisine göre izlenimler var.
Değerli İzleyici,
Notlar var diyelim buna. Açar açmaz daha ilk sayfada, bir iki yerde ‘unutmak’ diyor ve altını iki kez ince ince çiziyor.
Elimize geçen bu yapıtta karşımıza çıkan bu notlardan bir parçasını geçenlerde yayımladık. Bu anlık, evet bana göre de anlık olan notları okumayı sürdürüyoruz.
Sevgi içtenlik…
Tekin SonMez,
Stockholm, 7 Ocak 2010
Geçende Beyoğlu Belediyesinin önünden kıvrılıp tramvay meydanına çıkan yokuşu yürüyerek Beyoğlu’na çıktım. Bir kitap bir vitrinde ilgimi çekti. Bana tuhaf bir ışık kırılması ile el salladı, daha doğrusu.
Unutulmuş insan gibi oradan el sallayan bir kitap; ‘Pera da İstanbul.’
Dayanamadım, içeri girdim, evirdim, çevirdim, satın aldım. Beyoğlu anısıdır bana! Tramvayda, Taksim ‘e doğru çıkışta elimdeki kitabın sayfalarına, hem de dışarıya baktım. Bu kitabı okuyacak mıyım?
Bilmiyorum! Birkaç saat içinde olur’a bırakabilirim de. Belli olmaz. Fakat kafama takılan birkaç ‘şifre’ gibi sözü de buraya not edeceğim. ‘Unutmak’ bunlardan birisi. İşte bu kitap, hangi vitrinden bana el salladı; Eren Kitabevi mi yoksa Büyükşehir Kitabevi mi? Unuttum!
İlk sayfadaki ‘unutmak’ sözünün altını çizdim hemen. Bu kitapta, bence ilk bölüm önemli. Bunu söylemem erken ama olsun! Neden önemli? Hatta ilk sayfada şifreler de var bana göre.
İlk sayfayı okumak, bana ‘işaret’ verecek! ‘Okuma sürüyorsa, dönüp geriye bu notlara bakacağım. Kendim için! Bu kitabı ben kendim için okuyorum değil mi? Herhalde!
Kendimi ilk sayfa ile öteki sayfa arasında bir yerde görmek.. ki, ben neredeyim? Diyor ki hemen başlarken ilk sayfada; ‘..unutulur.’ Bu konu benim için gerçekten önemli; not ediyorum.
Yolda, metroda yürüyen ve hem de kitap okuyan insanlar var.. bir defasında Brooklyn Köprüsü üzerinde kitap okuyarak yürüyen birini gördüm. Merak ettim! Ne kadarıyla o yazının içinde? İçinde ise üzerinden yürüyerek geçtiği ırmağı o sırada gördü mü?
Ben de başka bir yerde okurken, başka bir olay peşinde belki.. sayfa içinde de olabilirim.. kitapla beraber yürüdüğüm sırada dışarıdan gelen seslere de kulak verebilirim.. belki görürüm de.
İşte şimdi tramvaydan dışarı bakarken kitabı elimde unuttum. Kitaba bakarken tramvayı unuttum. İkisi de oldu.
Bakarsın bu kitabın bir sözü beni alır çok eski defterlere götürür.. oraya takılı kalırım ve sayfaları çeviririm ama, zihnim başka yerde olur ve yazarın sesini işitmem bile. Okurken yazarın sesi işitilir mi?
Okurken ne yaptım? İşte bu soru! Daha sonra, notlara bakacağım. Bir okuma ‘otokontrolu’ olsun bu.
Bu yazar bu denemelerde, ‘unutulan’ şeyleri mi sıralayacak? ‘Unutmak,’ üzerine ben de bazı şeyler düşünürüm, belki! Bazı şeyleri ben de unutmak istiyorum! Nasıl unutulur? Belki bir sır verir bana!
Yazar hemen sayfa sonunda ise ‘..silici olmak yetmez,’ diyor. İlk ‘unutmak’ ikincisi ise ‘silici olmak’ benim için kapalı sözler. Bu iki söz arasında şifreler var sanırım. Bu kitabı bir iki sayfa okuyup, devam edip etmeyeceğime karar vereceğim.
‘Bırak! Veya; ‘devam et’ gibi bir ses gelecek içimden. Farkında olacak mıyım o sesin? Bir de bu var! Kitabı okurken.. ‘ey ses, gelirsen kitaba üç defa vur,’ mu diyeceğim yoksa…
Beyoğlu, İstanbul, 2007