Writer, Photographer, Journalist

Deniz’in karpuz şenliğini anlatan bir mektup geldi; Yirmi ikinci yazı

Değerli İzleyici,

Bu kez karpuz görselliği eşliğinde şenlikli bir mektup daha geldi. Biraz da anı rüzgarı estiren nektup içtenlikli. Yazılı olmadığı için yiten anonim sözlü kültürün bir fotoğrafı sanki iletilenler; ‘..karpuz şenliği yaşanırdı,’ sözleriyle bir tören anlatılıyor. Şöyle diyor;

‘Tam göbekten bıçak vuruldu mu karpuz bir çığlık atarak ortadan ikiye yarılırdı.’

Bu öykü bir anı da getirdi. Bilgin! O yıllarda her çocuk gibi o da karpuz tutkunuydu. ‘Bakkal Hüseyin olacağım,’ der, karpuz satan Hüseyin’in dükkanına sık sık uğrardı. Karpuzlu günlerde payını alır yemek öncesi mideye indirir, ardılı sofradakilerden ikram eden olur mu, diye karpuz yiyenleri seyrederdi.

İşte böyle, Değerli İzleyici,

Bugün bir karpuz şöleni var! Bu şölen iki parçalı! Birisi Deniz! Ötekisi mektup yazan kişinin anıları ile örtüşen çocukluktaki karpuz kültürü ve çakışan Deniz’in karpuz çekirdekleri yakalama öyküsü. T.S.

Şimdi Deniz’i ve karpuz şölenini izleyelim. İşte mektup…

‘Sayın Yönetmen,

‘Karpuz aldım geçenlerde pazardan. Karpuzcu karpuza eliyle birkaç şamar attı, tın tın diye ses verirmiş karpuz, bu iyidir dedi aldım eve geldim, kestim, o da ne! Karpuz sanki karpuz değil başka bir şey, kabak mı desem ne desem, şekeri önceden alınmış sanki. Hiç istemesem de beynim karpuzla bayağı meşgul oldu, düşündüm düşündüm, sonunda buldum, ağır gelsin diye bu karpuzun içine su enjekte etmişler, dedim.

‘Küçücük karpuz öyle ağır ki, pazardan alıp eve getirirken kollarım adeta uzadı.. neyse bir de karpuzun içine baktım çekirdeği bile yok neredeyse, birkaç beyaz yumuşak çekirdek! Dedim ki; ‘sana ne oldu böyle karpuz?’

‘Oysa biz çocukken annemizle pazara giderdik, orada koyulu açıklı birçok yeşil karpuz olurdu, annem tanıdık bir karpuzcuya gider, iyisinden 7-8 kiloluk alırdı. Eve gelince karpuz şenliği yaşanırdı.

‘Tam göbekten bıçak vuruldu mu karpuz bir çığlık atarak ortadan ikiye yarılırdı. Orta yeri en makbulüydü sanki tüm şeker orada depolanmış olurdu. Biz çocuklar karpuzu hemen bitirirdik.

‘Yanında da beyaz peynir ve fırından yeni çıkmış dumanı tüten bir parça ekmek.. sonra karpuzun tabaktaki pembe suyunun içinde yüzen kocaman çekirdeklerini yakalama yarışı başlardı. Yakalayınca da aynı kabak çekirdeği gibi çıtlatıp içindeki lezzetli çekirdek içini yerdik.

‘Bütün bunları neden mi hatırladım böyle birden? Deniz! Nursel Hanım ile Musa Bey’in oğlu. Deniz bize geldi geçenlerde ilk defa, iki yaşında sevimli mi sevimli bir çocuk.. hemen iletişime geçiyor çok sosyal.

‘Sofrayı kurarken bana yardım eder misin diye sordum sevinçle koştu. Kırılma riski olmayan gereçleri taşıyıverdi mutfaktan salona ve hemen geri gelip başka varsa onları da götürmek istediğini belirten hareketler yaptı, o zaman çok iyi konuşamıyordu ancak beden dili konuşuyordu.

‘Sonra yemek faslı başladı. Bizimle oturup yemek yemek çok hoşuna gitti. Biraz annesine naz yapmaya başlayınca eşim ona yemek yedirme teklifinde bulundu, Deniz bundan çok memnun oldu ve hemen eşimin yanına yerleşti. Lokmaları ağzına alır almaz hemen yuttu ve her seferinde dedi ki: ‘aaa bu da gitti.’ Böylece annesinin ve babasının şaşkın bakışları altında koca bir tabağı sorunsuz şekilde bitirdi.

‘Yemek sonrasında karpuzu getirdik bakır sinimizin üzerine. Söz aramızda bu karpuzu manavdan alırken kestirdim, iyi çıkınca aldım, bir daha riske giremem doğrusu… Deniz, karpuzu görünce heyecanlandı, annesi dedi ki, ‘karpuzu çok sever.’ Biz de buna tanık olduk, bir yiyeceğin nasıl zevkle yendiğine. Kocaman gözlerini açarak ağzına attığı karpuzun tadını çıkara çıkara; ‘ aaa bu da gitti,’ diyerek, karpuz dilimlerinin tam ortasına dalıveren Deniz bize çok hoş anlar ve anılar yaşattı.

‘Haa unutmadan karpuzun bitişi Deniz’i koparmadı karpuzdan, çekirdekler vardı tabağın içinde yüzen. Deniz onları yakalamaya koyuldu ve başardı da.. hatta birkaç tane de yutuverdi annesi artık yeter diyene kadar.

‘Yüzünde çok mutlu bir ifade vardı. Kendi çocukluğumu hatırladım. Resimleri de size gönderdim belki anı blogunuzda yer bulur diye. Ne güzel değil mi Deniz!’

‘Saygılarımla…’

Leave a Reply