Writer, Photographer, Journalist

Peru, Copacabana Gölü üzerinde insanlığın gözünden uzak, fakat tanrıların arabalarına çok yakın Uros’a yolculuk

Bugün, Peru’ya bağlı, fakat tanrıların arabalarına çok yakın bir yerde ve hem de tarihin kıyısında unutulmuş Uros halkının yaşadığı yeri görmek üzere yola çıktık.

Toplam birkaç yüz kişiyi kapsayan bu isim, yazısız bir kavmi tanımlar. Duraksız yüze yüze, kıymık boyu yer değiştiren bir adacık.

Sözlüklerde, bu adı bulamazsınız. Fakat talih yüzünüze güldü Peru’ da Uros Adası’na yakın bir yoldan geçiyorsunuz. Küçük bir çabayla, on – on beş dakikanın ardından Urosluları ellerimizle koymuş gibi sazlıklar, kamış kulübelerle unutuldukları yerde göreceğiz.

Uygarlaşmadan uzak, tarihin kıyısında gölge altı bir yer. Zorlu yaşam nüfus artışını önlemiş. Çünkü burası dünyanın en yükseklerinde (3820 m) Copacabana Gölü’nün sunduğu hayat koşullarını barındırır.
Sevgi, içtenlik…

Tekin SonMez
Stockholm, 23 Ocak 2010Değerli İzleyici,

Adacığa iskelesi olan kent Puno’da, yerli gansterler tarafından soyulmadan bir gece geçirdik. Kentin batı kıyılarına doğru yürüyerek Copacabana Gölü’ne baka baka ulaşım yerini bulduk.

Merakla doluyuz. Zaman tünelinde kendilerini unutturmayı başaran bu halk, İnka Tanrılar Pentaonu mekânı Copacabana Gölü üzerinde kendilerini insanlığın gözünden uzakta tutabilmiş söylenenlere göre. Ada, gölün tabanından yukarıya doğru biriken saz yükseltisi katmerlerine oturarak oluşmuş. Uros kavminin ataları da tam böyle bir yer aramak üzere yollara çıkmak zorundaymışlar güya.

Kendilerini Colla ve İnka kavimlerinden yalıtmak (izolasyon) ve kültürel kimliklerini olduğu gibi hiçbir karışıklığa uğratmadan koruma çabasındaymışlar. Anlatılar budur.

Tarihi bilinmeyen bir vakitte yaşanmışlar ve insanlığın gözünden ırak, yazısız ve belleksiz bir kavim olarak günümüze ulaşmışlar.

Modern bir Kızılderilinin kullandığı taka bir motorla adaya giderken hem Copacabana’nın sırlı, büyülü manzaralarına bakınıyor hem de bu öyküyü düşünüyoruz kendi kendimize çünkü bu göl, insana susma duyumu verir.

Uzaktan, Oğuz Türkmen çadırlarını çağrıştıran görüntüler çıktı ortaya.
Suyun içinde gizli geçitlere benzer daracık kanallardan geçerek adaya vardık. Karaya çıktık, diyemeyeceğiz. Çünkü toprak yok ayaklarımızın altında. Balçıklara gömülmemek için uyarılıyoruz hemen.

İşte sazların üzerinde balık kurutan bir kadın. Balık, hemen oracıkta, hemen bütün ada ahalisinin günübirlik en önemli besin maddesidir.

Hemen bütün konutlar sazlardan kurulmuş. Biraz ötede okul ve öğrenciler işte oradadır. Bu siyah tenli Robinsonları, turistlere ve gezginlere tanıtmak isteyen motorlar seyrek olsa da getirip boşaltıyor yolcularını. Topu topu bir 30 dakika harcadık ve çevreyi kolaçan ettik.

Dönüş vaktimiz geldi. Kafamızda uçkun soru simgeleri var. Tanrılar mekanında, öteki insan kavimlerinden uzak yaşamayı başarmış bir halk. Kültürlerin karışımıyla oluşan bugünkü uygarlık ancak şimdi geçmeye başlamış bu adacıktan.

Tekin SonMez, 1995, Copacabana, Peru
Tekin SonMez, 1 Eylül 1997, İstanbul Radikal Gaz.

Leave a Reply