Değerli İzleyici,
Ekim sonu Muğla/Köyceğiz, ardılı hafta Kasım ayı Uçhisar ve Ürgüp’ten geçti yolumuz, söyleşiler yaptık. Uçhisar’ı sıcak anılarla yaşayan, Muğla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Şener Oktik karşımızda.
Sayın Oktik, değerli bir bilim insanı. Bireylik odağı çocukluk anılarıyla ilerleyen hoş bir Uçhisar sunuyor bizlere. Aralıklarla birkaç kez sürecek olan söyleşinin ilk bölümünü birlikte izleyelim.
Sevgi içtenlik…
Tekin Sonmez, Stockholm, 9 Aralık 2009
SORU; Sayın Oktik, Kapadokya, Uçhisar bir yana, Muğla bir yana, ikisi de kendi vazgeçilemez değerleriyle saklı dursunlar. Sizi Şener Oktik yapan arkaplana baktığımızda ne göreceğiz? Kapadokya sözcüğünü işitince kulaklarınızda ne tür bir çınlayış olur?
YANIT; Sayın Sönmez, benim ailem Uçhisarlıdır. Ailem Ankara ile Uçhisar arasında.. çocukluğum şöyle.. aslında ilginç bir şekide ailem 1950’lerde, ben doğmadan önce.. bugünkü Almanya sendromuna benzer, Anadolu’daki büyük şehirlere gitme sendromuna uygun olarak.. babam Ankara’ya geliyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda bir iş buluyor. Ama kafasındaki şekil, işte belli bir malvarlığından sonra dönüp köyünde tarlasıyla çalışmak.. ve buna uygun olarak da Ankara ile Uçhisar arasında, 68-70’lere kadar gidip gelmeler devam etti. Ben dolayisiyle Ankara doğumlu olmama rağmen nüfus kaydım Nevşehir. Üniversite yıllarıma kadar biz her sene yazın burdaki tarlalarımızın, bağlarımızın (üzüm bağlarımız vardı bizim patates de ekilirdi) bunların hepsinin ürününü toplamaya veya ürününe belli zamanlarda müdahale etmeye, işçi tutmaya falan gidilip gelinirdi. Ama, işte eylül başı geldiğinde biz Ankara’ya dönerdik tekrar okula yeniden.. herşey.. işte kılık kıyafet dizilir, kitaplar alınır. Ben Ankara Kurtuluş Ortaokulu ve Kurtuluş Lisesi’nde daha sonra Ankara Fen Fakültesi’nde okudum, ardından doktora yağmak için İngiltere’ye gittim.
SORU; Uçhisar – Ankara arası geçen bir yaşam var arkaplanda, çocukluk öyküleri de bu öze bağlı geçmiş olmalı. Yaşamınızda size hoşnutluk veren çocukluk anıları olmalı. Bu anılar bir ucundan nasıl açılabilir? Tabii hoş şeyler. ‘Eylül başı geldiğinde biz Ankara’ya dönerdik,’ dediniz. Doğa içindeki o duygulu doğal ortamdan uzaklaştınız; Ankara’da bir yıl sonrayı nasıl düşlersiniz?
YANIT; Tabii tabii o yazı.. özlemle çekiyoruz.. hatta şu olurdu.. bakın, ailede benim bir de küçük kız kardeşim var, şu anda o da öğretmen.. o okula başlamadan önce annem ve kız kardeşim yaklaşık olarak işte Nisan sonu Mayıs’ta giderlerdi bir an önce ki, işleri halletmek için. Biz babamla Ankara’da, baba/oğul benim okul kapanana kadar yaşardık. Bu dönem de benim için çok ayrıcalıklıdır, bir insanın babasıyla bir arada kalması… Yani herşeyinizle babanız ilgileniyor, çamaşırınızla babanız ilgileniyor yemeğinizle babanız ilgileniyor o da ayrı bir duygu tabii, ordan bir şeyleri öğreniyorsunuz.
SORU; Evet baba/oğul.. tabii çok ilginç, Turgenyev’in ya da başka yazarların işlediği o konuya, daha sonra dönebiliriz. Bireyin arkaplan öyküsünü kuran, varoluşturan, o çocuğu erginleştiren düzlemde anne baba ilişkisi derin izler bırakıyor; ‘ben çocukluğumun çocuğuyum,’ diyen bilim insanları var. Sizde, baba motifi derin iz bırakmış ve.. bir de Uçhisar – Ankara arası diyebilecek miyiz?
YANIT; Evet, herhalde onun etkisi olabilir, baba oğul, o birlikte yaşamak, diğer yaşantılarda anne baba bir arada olduğumuzda bir aileyiz, bir paylaşılmışlık var.Yani pastadan herkese küçük bir parça.. ama baba oğul olunca yaşamı ikiye bölüyorsunuz..Bakın insanın hayatında hep, böyle hep saklasa da öne çıkardığı yakınlıkları vardır, bazıları annesine, bazıları babasına çok yakındır. O dönemler, sanırım benim babama çok yakın olmamı sağlamıştır. Babamı çok severdim, böyle düşünüp de hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de o birileri artık burda olmasalar da yaparsınız ya o sohbetleri.. onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim.
Muğla, Kasım 2009