Geçen iki hafta içinde ‘Sarıkamış 1936 blog’ ile üç yazı, bir fotoğraf sundum. Fotoğraftaki öykü uzun, dedim. Bu üç yazıya bir kez daha baktım. Yazılar da uzun olmuşlar.
Çağımız teknolojik donanımlarla hızlı yaşam öneren, başaramayanları altına alıp öğüten bir çağ. Bu nedenle kısa yazmak gerekiyor! Fakat kısa yazmak da kolay değil. Üstelik karşımızda böyle bir görsellik olursa! Ne yapacağız?
Bu, daha 1936’da gizli simgelerle sarmalanmış fotoğraf karşımızda dursun. Onu seyrederken düşünce açılımını birlikte sürdürelim. Evet! Açılım insanın ilk kendi içselliğine açılmasıdır, dedim. Bu kez bu fotoğrafın bulunduğu coğrafyaya dönük bir açılım nasıl olur?
Önceki yazılarda iki, belki üç konunun altı çizildi. BİR; ortak bir payda altında bu metnin ortak bir dil ile okunması konu başlığı olsun. Burada bir okuma gündemi oluşturacağız! İKİ; Bir de güven… Herkesin okuması, ortalama düzeyde konuyu hissetmesi; ortak algı ile ortak paydada katılımcı olup, konu çevresinde buluşması dil ortaklığına bağlı.
Bir de anlatı türü gerekiyor! ÜÇ; mektup önerisi geçen yazıda var! Mektupta öznellik de var! Olsun! Mektup yazılabilir bu satırların yazarına. Bunu önceleri duyurdum. Bu bir düşünce açılımıdır, dedim.
Fotoğrafın önemli bir konumu var! Simetri ve simge konumu evet! Geçen yazıda son kare olarak görsellikle sergilendi bu durum. Bakın!
Bu kez ilk sunumla göreceğiniz fotoğrafta, üçleme simetri, sırlarıyla gözlerinizin önünde duruyor! Üstteki aile fotoğrafında bir arkaplan var. Bir kent var. Bu kentin tarihi, bu aile ile hem de bu aileden bağımsız bir tarih var, dedim. Bugün fazla derinlere inmeden, bu fotoğrafın çekildiği coğrafya konusunda bir açılım yapalım.
Yukarıdaki fotoğrafın arkası Sarıkamış! Bu kesin bir belgesellikle kanıtlanabilir. Yıl, 1936. Bu da kesin! Bireylik dağarıyla varsıl bir önhazırlık ister, dediğim açılımda coğrafya konumunu belgeliyorum.Sunulan fotoğraflar, bu satıların yazarı tarafından 2005 yılında, Kars Havalımanı’ndan kalkan ve Soğanlı Dağları’na doğru yükselen bir uçaktan çekildi. Hemen, Selim İlçesi Batı doğrultusu var ilk karede.
Uçuşa göre solda Sarıkamış, sağda Coruh Kanyonları ile gelen vadiler, bu fotoğrafta gördüğünüz çekirdek ailenin varoluşunu besleyen topraklardır. Bu topraklar üzerine geride bırakılmış yazınsal arkaik metinler yok! Öznel duyumların ‘hamasi’ ezgilerle sunulmasından söz etmiyorum burada. Öznelliğin dışına çıkabilir ve yansızlık bağlamında belgesel olabilir yazınsal metinlerden söz ediyorum.
Özünde nüfus hareketleri olan savaşlarla, yenilgilerle, insan insana yıkımla gelen ve kendi bireysel tarihlerini de silerek kitleselleşen acılar var bu topraklarda. Bu fotoğrafta gördüğünüz insanlar bu coğrafyanın çocukları olarak yaşadılar, geride iz bırakmadan gittiler.
Şimdi bu insanların küllerinden geride kalan bir fotoğrafa bakarak, bu toprakların yaşanmışlığını yüzlerindeki çizgilere yerleştiren bu insanları biraz da el yordamıyla tanımaya çalışıyoruz.
İkinci yazıda; anlatıcısını uzun yıllar sessiz soluksuz sabırla bekleyen bir tarih var. Anlatıcısı nerede, diye sordum. Bu okuma açılımında işte örnekse yukarıdaki bu tür metinleri okurken; ne ‘öfke baldan tatlı’ olmalı, ne de ‘öfke ile kalkıp zararla oturmalı,’ insan, dedim.
Konuya biraz da el yordamı ile yaklaşırken, düzmece olmayan gerçekliklerle onanmış ve belgesellikle sınanmış şeyler yine de elimizde olacak, olmalı. El yakmayan nesneler olmalı bu tarihle sırlanmış fotoğrafı okurken, demek isterim. İşte bu fotoğraf el yakmayan bir gerçeklikle karşımızda okunmasını bekliyor!
Sarıkamış, yıl 1936. Bu fotoğraf, Sarıkamış tarihinde kilometre taşı olacak. Bu fotoğraftan öncesi, sonrası diye anılacak yerel bir tarih.
Bu fotoğraf salt Sarıkamış’ın değil, Kars Platosu ve evrilen Türkiye erken modernite tarihi içindeki seçkin yerini de alıyor.
Sevgi, içtenlik…
Tekin SonMez
Stockholm, 24 Aralık 2009