Geçen yıl son haftalarda, ‘Sarıkamış 1936 blog’ ile dört yazı, bir ana fotoğraf ve bir doğa görüntüsü sundum. Fotoğraftaki öykü uzun, dedim. Yayımlanan dört yazıya, bir de doğa fotoğrafına, 2010 yılının bu ikinci günü erken kuşlukta yan tutmadan bir kez daha baktım.
Bu doğayı yakından ve doğru algı için bu doğa içinde doğmak yetmez.
Etiyle kanıyla yaşayarak 0 – 6 yaşların en az yarısını bu topraklarda, bu doğa koşullarında bırakmak gerekir. Bundan sonra kolaylaşır o kişi tarafından o doğayı tanımlamak. İki doğa fotoğrafı daha sunuyorum.
Aileyi çevreleyen doğal örtüye ve doğa koşullarına analitik yaklaşalım.
Her yerde, her doğa parçası kendisini sarıp sarmalarken, hem de içine doğan ve orda yaşayan bireye kendinden birşeyler verir, katar. Coğrafyanın, doğa koşullarının insan kişiliğine kattığı şeylerden söz ederler. Dağ koşulları, çetin ve özgür karakterini yansıtır insanlara.
Gün, ay, yıl döngüsünü çevirir doğa ve yaşanan çevre ile birlikte ortak tarih denilen gerçeklik bu noktada ortaya çıkar. Burada gördüğümüz fotoğraftaki insanlar aynı doğa parçasında varolmuşlar.
Suyu, toprağı, havası ve güneşiyle ortak bir doğa kültürünün çocuklarıdır onlar. Fotoğrafta gördüğümüz bu zarif insanlar dışarıdan gelmediler. ‘Yerli’ diye tanımlanan bu insanların ilk ve tek dilleri Türkçe. Bunlar hem yerel, hem de ulusal tarih açısından önemli şeyler.Küçümsemeye de abartmaya da gelmez! Söz konusu olan bir yanı ile Anadolu tarihidir. Bu doğa ile Anadolu arkaik tarihini de katabiliriz işin içine. Sonuç olarak kestirmeden girersek söze şu söylenebilir.
Görüntüsü ile izlediğimiz merkez aile, işte karlı doruklarıyla bu doğanın içinde varolmuşlar ve geride kendilerinden iz, kalıt bırakarak gitmişler. Bu coğrafyayı ne kadar tanıyoruz? İlk soru buradadır!
Kapadokya’da Kızılırmak var. Lavlarıyla on beş milyon yaşındaki bu doğayı vareden üç yanardağ var. O doğa o koşulların ürünü olarak, hem özgün kendi yaşamını hem de ancak o şekilde yaşanır bir insan tarihini varetmiş. Ortak bir payda üzerinde insan ve doğa, bu ortak payda üzerinde yine ortak bir tarih içinde varolmuşlar.
Göbeğindeki yanardağların lavlarıyla elli milyon yıllık bir doğa kültürü zenginliğidir, Kars Platosu da. Yandaki fotoğrafta görülen Kuzey’den Soğanlı Dağları doğasıyla Sarıkamış, hem sosyal yaşamıyla Kars’a 45 km yakındır.
Fotoğraftaki aile, Sarıkamış üzerinden ‘günaydın’ diyerek dünyaya açılır. Burası bir çıkış, bir açılım kapısıdır. Ticaret, eğitim, aristokrat yaşam, incelik ve zarafet içindeki bu ailenin evi Sarıkamış’tadır. İşte Sarıkamış’ın bir uçtan Hançerli Düzü ile Kars’a dönük doğası, aşağıda görünüyor.
Bir anlamda Kavimler Kapısı Kars Platosu’undan dünyaya açılan bir aile burada karşımızda duruyor.
Sevgi, içtenlik…
Tekin SonMez
Stockholm, 2 Ocak 2010