Değerli Okur,
http://konyakulutekinsonmez.blogspot.com/ile ilk ereğim salt Kulu tanıtımı değil, “Ben Kululuyum,” diyenleri de Kulu tanıtımına katma ereği var. Bakın bu insanlarımız Stockholm’de boş zamanlarında bilardo oynamaktalar işte. Bu yaşayan bir belgedir.
Her birey ve bu bireylerden oluşan toplumun tümü, hem tek tek hem topluca birer arkaplana sahiptirler. İsveç’te “en büyük göç gurubunu oluşturan” Kululular, varoldukları bireysel yaşamları ile oluşan arkaplanlarına, Stockholm’de yaşam arkaplanını da eklediler. Genetik kotlamalarda silinemez olan bu yaşam kulvarları da var şimdi.
Geçtiğimiz günlerde; http://konyakulutekinsonmez.blogspot.com/ iletişim adresi verdim ve “Batı Rüyası Okulu” başlığını öne çıkarıp, dedim ki; Kentler yazarlarıyla, sanatçılarıyla ölümsüzleşir; yazarsız, sanatçısız kentler silinip yiterler. Bunu gözönüne almak gerekiyor.
“Batı Rüyası Okulu’na Başlarken” ilk kısa yazıda “Modern zamanlı Kulu Tarihi, Kulu’nun Batı’da İstihdam Tarihi’dir,” dedim. Bu istihdam tarihinin ayrıntılarını söyleşilerle belgelemekten yanayım.
İkinci yazıda; “Stockholm, bu anlamda Nobel Ödülü simgesi ile de son yüzyılın yarattığı bir Başkent oldu,” ve “..en büyük göç gurubunu oluşturan insanlar; işte evrensel insan algısına bu simgelerle seslenen böyle bir kentte, Stockholm’de yaşıyorlar,” dedim.
Üçüncü Yazıda, “Hedeflerden birisi, belki de en önemlisi; söz kargaşası, “laf ebeliği” içine itilen toplumda, doğru, açık, yalın ve anlaşılır olma misyonu yüklenmek,” dedim. “Yazınsal metinleriyle evrensel diller ailesi düzeyindeki Türkçe ile yüklenen bir misyon”dan söz ettim. Burada anlaşılır olma ilkesi ilk hedeftir ki bu da ortak bir “üstdil” platformundan geçer. Bu ilkeyi, söyleşilerin dışında hep izleyeceksiniz. Neden söyleşiler farklı, şundan; söyleşilerin belgecilik sözlü dil ne ise kullanılan dil ne ise o, masaya gelecek.
Söyleşilere katılanların kullanmalıklarını değiştirmek değil, anlaşılması zor durumlarda, açımlamak yolunu seçeceğiz. Üçüncü Yazıda, “Hedeflerden birisi” de yansızlık ilkesi olarak sunuldu. Bunun neden o denli önemli olduğunu o yazıda açımlamaya gayret ettim.
Dördüncü yazıda Stockholm’de hemen herkesin sevdiği bir gazeteci olan Tandoğan Uysal ile Kulu üzerine bir söyleşi yayınladım. “İsveç’teki Kululular, Türkiye’nin kaderinin çiziminde artık önemli görülen simge isimler oldular. Kulu’nun nabzı artık Stockholm’de atıyor,” diyerek belgeci bir saptama yapan Sayın Uysal’ın söyleşisinin sürecek bölümünde de önemli görme ve göstermeler var.
Beşinci yazı; “Batı Rüyası ve monerniteye kısaca değiniyordu. Son on, hatta “Berlin Duvarı” yıkılışı ile başlayan ve “11 Eylül” ile doruğa çıkan başkalaşmada; “karmaşık algı” ile “yalın algı” açısından bir çizgi, modenrniteye kısa bir ara çizgi çekelim,” dedim. Buna devam edeceğim önümüzdeki günlerde.
Altıncı yazı yine bir söyleşi oldu. Daha önceleri belirttiğim; “Başarılı bir ailede çocukluğu ile lokomotif bir portre; Osman Demirörs ile içtenlikli bir anlatı” yayınlandı ve bu da öteki bölümleri ile sürecek.
Daha önce de söyledim, bireylik tarihi aynı zamanda yerel tarih dokusunu verir. Sayın Mehmet Ali Baran Kulu’nun yerel tarihini, ilk ağızdan verirken önemli göndermeler yaptı ve geçmişe ışık tuttu.
Sayın Osman Demirörs de otuz beş yıllık Stockholm ticaret hayatı öncesi, kendi bireysel arkaplanını verirken, Kulu’nun da o yıllara değgin sosyal yapısını ilk ağızdan belgeliyor.
Sevgi ve içtenlik…
Tekin Sonmez
Not; “Kentler yazarlarıyla, sanatçılarıyla ölümsüzleşir,” başlıklı yazıyı, bundan sonra; http://stockholmtekinsonmez.blogspot.com/ başlıklı BLOG izlence dizisinde okuyabilirsiniz. T.S.