Dede tarafının, Tuz Gölü çevresinde bir Türkmen köyünden Kulu’ya geldiğini söyleyen ve otuz beş yıldır Stockholm ticaret hayatı içinde kendisine saygın bir yer yapmış olan Osman Demirörs ile yaptığımız söyleşinin ikinci bölümünü yayınlıyoruz.
SORU; Anladığımız kadarıyla o günlerde şöyle ki yetmişli yıllarda İsveç’e gelmek kolaymış Osman Bey! Örneğin Siz İsveç’e ilk geldiğinde kimde kaldınız?
YANIT; Ben, ilk üç gün dayımın yanında kaldım, ondan sonra, o liseden arkadaşlar vardı beni buldular, aldılar götürdüler. Hala daha işte buradayım.
SORU; Osman Bey, sizin bir de Kulu’da öyküleriniz var, babanızın erken ölümü ile geride kalan çok çocuklu bir aile var, Dede var, ve gelenekler… Bunları yerel tarih, gelenekler açısından konuşmak ister misiniz? Siz ailenin büyük evladı, en büyük oğlusunuz. Babanızın erken ölümü, geride kalan sekiz on nüfuslu kardeşleri ile aile ve bir anne.. ve anladığımız kadarı, size karakter olarak öncü bir model oluşturan Türkmen kocalardan bir dede var. Ne söyleyeceksiniz?
YANIT; Evet! Tabii dokuz kardeşli bir ailenin en büyük evladı olmak, bazı sorumluluklar getiriyor, onun bilincinde olunca işte babanın yerine geçmek zorundasınız.
SORU; Osman Demirörs olarak bu görevleri size anlatanlar mı oldu?
YANIT; Hayır! Bana kimse anlatmadı. Ben o törelerden o topraktan o havadan o rüzgardan aldım, ama ben çocuğuma anlatıyorum burada İsveç’te olduğu için “..işte oğlum,” diyorum, “sen bizim ailemizin Türkiye’de ya da dünyada bizden sonra adını götürecek kişisin,” diyorum. “İşte dedem, dedemiz Kulu’da Millet Partisi İlçe Başkanıydı..” Yani Tekin Bey, dede derken (biz daha çok kendi ataerkil bir toplumdan geldiğimiz için) bizim o yörelerde daha çok dedem dendiği zaman kendi baba tarafı olur, ya da babaanne ya da ebe, nine dendiği zaman yine baba tarafından bahsedilir.
SORU; Şimdi oğlunuz Erbildik’e anlattığınız bu görevi Size aile mi verdi?
YANIT; Hayır! Bana o görevi töreler verdi ve devam ediyor, ben ölene kadar da devam eder.
SORU;; “Töre” dediniz! Nasıl sürüyor kardeşler arasında bu töre? Bu konu çok ilginç! Anlatır mısınız?
YANIT; Yani şimdi kimisi bunun farkında değil Tekin Bey! Yani zaten siz öyle bir görevi alınca birilerinin farkında olması için almıyorsunuz! O topraklarda doğup büyüdüğünüz için otomatik o topraklar size veriyor o görevi, onu siz kabul ediyorsunuz, beklemiyorsunuz zaten birileri bunu görsün de veya.. size versin diye beklemiyorsunuz. Evet ve ben ölene kadar da bu görevim devam edecek,oğluma da, adını Erbildik koydum, sülalemin adı ve.. zaman zaman anlatıyorum, “sen,” diyorum, ” bu sülalenin en önemli fertlerinden birisin, ölene kadar şu görevlerin var,” diye.
SORU;; Dede ile olan bireylik ve aile bağlantısını anımsıyorum, Osman Bey. Daha önce de anlatmıştınız dede büyüttü sizi, o.. neler verdi size.. Oğuz şaman geleneğinde, Türkmen Kocalarının bildiği bir “sır” verdi, belki. Bir de sinema var o zaman Kulu’da. Fakat Osman Demirörs on yaşında çocuk, Kulu’da sinema oynatıyor, ya sonra?
YANIT; Söylediğim gibi on yaşında başladı bu işler Tekin Bey ve beş yıl sürdü. Bizden sonra birkaç sinema açıldı kapandı, Türkiye’nin genelinde sinema yok. Yani bitti o iş. On yaşında, ben, dedem varken ve ben ordayken dedem zaten beni hiç yanından ayırmazdı. Onun için birçok şeyleri yaşayarak öğrendim.
SORU; Kulu’ya nerden gelmiş sizin dede, oraları hiç düşündünüz mü? Hangi bölgeden geliyorsunuz? Türkmen dediniz bir söyleşide, bir yerden mi gelmişler, yoksa ordan mı doğup büyümüş bir aile?
YANIT; Tabii ben 1700’lü yıllara kadar isim isim biliyorum. Hemen gölün öbür tarafında Tuz Gölü’nün öbür yakasında, bugünkü Şereflikoçhisar’a bağlı bir köyden, bir Türkmen köyü, bu köyden yani. Evet araba yoluyla 30 kilometre uzaklıkta bir Türkmen köyü.