‘Kapadokya’da sekileme yapar, oraya toprak koyar maydanoz eker, domates eker, elmasını, kaysısını yetiştirir ama çoğu zaman bunları ticaret için yapmaz, kendi yaşamı için yapar.’ Bilim insanı olması nedeniyle Sayın Oktik, Kapadokya’yı başkalarının görmediği bir açıdan gösteriyor ki analitik deneme yazılarına kaynak yapılabilir bir değişim dinamiği ortaya çıkıyor onu dinlerken. Bu konuda 60’lı yıllardan belge olabilir canlı kesitler de veriyor. Büyük bir üniversitenin rektörü olmak özellikle bizim toplumda şefkatli, hoşgörüsü yüksek, bazı sıkıntılı durumlarda bile gülümseyerek hayata ve geleceğe bakabilen özverili bir sevecenlik yeteneği de ister. Sayın Oktik bu özellikleriyle seçkin bir bilim insanı.
Değerli İzleyici,
Kapadokya’yı geleneksel toprak insan ilişkisi ve kendisi için üretimi ile bu söyleşide biraz daha yakından tanıyacağız. Canlı anılarla Muğla doğasında Uçhisar’ı yaşayan Rektör Prof. Dr. Sayın Şener Oktik ile yaptığımız söyleşinin üçüncü bölümünü birlikte izliyoruz.
Sevgi içtenlik…
Tekin SonMez, Stockholm, 8 Nisan 2010
SORU; Sayın Şener Oktik, aileniz Uçhisarlı, siz Ankara’da doğdunuz. 60’lı yıllar ve Ankara Nevşehir arasında Uçhisar’da yazları bir kaya evde kalan çocukluk anıları. O kaya ev duruyor mu?
YANIT; Tekin Bey, babam tabii ki ordaki uzun dönem yaşamını güzelleştirmek için çok güzel bir ev yaptırdı Uçhisar’da ve biz bu evde yaşadık, resimleri var. Hatta geçenlerde gidip yeniden çektim, bir otel zincirinin parçası olmuş durumda. Evi de otelin bir parçası haline getirmişler. Bizim çocukluğumuzun geçtiği (yapılış şekli aslında bir kayanın uzantısı üzerine kurulmuş bir ev, kayanın içindeki bölümde soğuk bölge var, burda birtakım şeyleri saklıyorsunuz, ordakilerin tabiriyle şırahane denilen, pekmez yaparken üzümün ezildiği bölüm var. Benim çocukluğumda vardı, şimdi orayı başka amaçla kullanıyorlar) temel yapı orda duruyor, gittim gezdim.
SORU; Kapadokya kaya evleriyle ünlü! Kaya evlerde yaşam geleneğini yüzlerce yıl öteye bağlayan bu toplumu, sizin açınızdan ürettikleriyle tanıyalım. En tipik, en önemli özellik.. nasıl tanımlayacağız?
YANIT; Bence en önemli şey Kapadokya’da sürdürülebilir bir yaşamın olmasıdır. Kapadokya bölgesinde insanlar tükettiklerini üretmeye çalıştılar hep. Fakat başka bölgelere, örneğin Çukurova’ya gidin, Çukurova’daki bütün yapılanlar ticaret içindir, büyük arazileri eker biçer onu satar onunla karşılığında birşey alırlar. Kapadokya’da görürsünüz, insanlar kendi üzümünü, kendi patatesini, kendi buğdayını.. yani kendine has birşeyler yaparak sürdürülebilirliğini sağlıyor. Pekmezini kendi kaynatıyor, ekmeğini kendisi yapıyor, tavuğunu kendisi yetiştiriyor; koyunu, keçisi herkesin birşeyi var. Hiçbiri ticari meta değil.. bir anlamda değil.
SORU; Hiçbiri ticari meta değil, ama koyunu, keçisi var dediniz. Böyle pastoral dünyada çocukluk resimleri de var mı?
YANIT;Yani bakın yine.. evet.. 60’lı yıllar herhalde, hafızamdan gitmeyen resimler de vardır bu gidiş gelişlerden. Evde bir keçi vardı hiç unutmuyorum, keçi öldü, keçinin bir yavrusu vardı, yavru ortada kaldı ve yavruyu kardeşim gibi sütle besledim, büyüttüm ve yavru benden ayrılmazdı. Hiç unutmuyorum, o bölgeye çok turist gelirdi. O yavruyla turistler benim çok sayıda resmimi çekmişlerdir, adres alıp çoğunu da gönderdiler bana.. öyle resimlerim vardır benim.
SORU; 60’lı yıllarda Kapadokya kendi tüketimi için üretim yapıyordu, dediniz. Toplum bunu sürdürüyor mu?
YANIT; Benim 7-8 yaşlarında olduğum, tabii tabii 61-62.. o yıllar her aile kendi içerisinde yeterli bir döngü içerisindeydi. Bana göre farkı bu; bakın toprak yoktur, bir sekileme yapar, oraya toprak koyar maydanoz eker, domates eker kaysısını yatiştirir, elmasını. Ama çoğu zaman bunları ticaret için yapmaz. Tüketim için yapar. Kendi yaşamı için. Çünkü Kapadokya’da çok büyük, öyle ekip biçip de ticaret yapacak arazi yok aslında. Büyük ölçüde şu kadar araziye pamuk ekeceğim, bu kadar araziye buğday ekeceğim de bundan şu kadar ürün alacağım, bundan da ticaret yapacağım, demek mümkün değil. Şimdi Kapadokya’nın bu karakteri değişti, bir müddet sonra nüfusun artışıyla o bölge bu yaşamını sürdüremez hale getirdi..
SORU; Nüfus artışı o bölgenin bu yaşamını sürdüremez hale getirdi, diyorsunuz. Nüfus hareketleriyle gidenin yerine yenisi gelmedi mi?
YANIT; Sürdüremez hale getirdi getirdi ama Kapadokya özel birşey oldu. Bakın, incelediğinizde göreceksiniz, bu bölgedeki insanlar ticaretin taşıyıcısı oldular. Kapadokya’da çok sayıda kamyon şoförü vardır. Kapadokya’da çok sayıda kamyon vardır. Buna bağlı olarak Nevşehir’e bakın, bunların yan sanayileriyle sanayileşmiştir. Daha önce at arabası yapılırdı. Nevşehir’e gittiğinizde en çok ne yapılır, diye bir sorun. Şimdi karoser yapılır, kamyon arkası yapılır. Taşıyıcılık çünkü evet. Taşıyıcılık yapıyorlar. Bunlar işte nerden, Çukurova’dan alıyorlar ihtiyaç olan Doğu’ya, Ankara’ya vesaire vesaire yerlere götürüyorlar.
SORU; Sayın Oktik, Kapadokya’yı başkalarının görmediği bir açıdan gösteriyorsunuz ki analitik deneme yazılarına kaynak yapabileceğim bir değişim dinamiği ortaya çıkıyor sizi dinlerken. Turizme dönük genç kuşak, toprakla bağını sürdüren eski kuşak kadar mutlu mu size göre?
YANIT; Gençler, biz ve bizden daha genç olan grup turizmden büyük beklenti içine girmişler, onun rutinleriyle hayatlarını döndürüyorlar. Nedir bu, işte turiste bir çay satabilmek, yahutta bir halı satabilmek, kadınlara, artık özelliklerini kaybetmiş olan birtakım örgüleri ördürerek.. ama baktığınız zaman hiçbir özelliği olmayan şeyler…
SORU; Turizm geldi! Eski kuşak toprak ilişkisiyle nerede, değişen toplumda yeni kuşak kendisine nasıl bir rol yükledi size göre?
YANIT; Kaçınılmaz olarak Kapadokya’da turizmle beraber insanlar toprakla ilişkisini kopardı maalesef. Babamın o eski çocukluk arkadaşları halen şu anda ki onların hepsi 68 ve 80 yaş arası grubu bunlar toprakla hala uğraşmaya çalışıyorlar, hala o eski nostaljik olarak babasından kalan küçük toprak parçasına gidiyor, elma ağacının dibini kazıyor, yahut onu ilaçlıyor falan. Müthiş bir dinçlik var yani. Onları da görüyorum, çok mutlular.
Tüm Kapadokya fotoğrafları/arşiv; Tekin Sonmez kamerasından, söyleşi; Muğla, Kasım 2009