Kitapevi sahaf nedir, ne değildir ve ikisi arasında oluşan bağ, bağlantı nedir diye düşünerek, Kohen Kitabevi’ne hızlı bir ziyarette bulundum. Tünel Geçidi diye de bilinen bu duygu yükü ile dolu ortamda, hep ilgimi çekerdi vitrini ile Kohen Kitabevi nedense.
Böyle bir kitabevi ortamında, kitaplara yakın çok yakın doğup büyümeyi hayal ederdim, o koşullarda varoluşma düşü sarardı bir yazar olarak zihnimi. Vitrine bakar kalırdım. İçeride kimseler olmazdı. Yıllar yılı bu böyle sürdü.
Değerli İzleyici,
Kitaplarla ilgili bir giz peşinde değildim. Kitabevinin doğum yılı idi benim için önemli olan. Şöyle ki, çok eskilerden bir hava dolardı içime vitrine bakar orada kalırdım. Yeni kuşak sorumlu yönetmen Sayın Sapan ile tanıştım sonunda.
Bugün dünyanın pekçok bölgesinde görev yüklenen bir kuşak temsilcisi Albert Bey ve bu kuşağın elde ettiği becerilerle donanmış durumda. Bu becerilerin başında dil çeşitliliği var. Dünyayı çok dil bilenler yönetiyor, diye düşünebiliriz. Konuştuğu diller Fransızca, İngilizce, İspanyolca, İbranice.. ve Türkçe okuyup yazıyor. Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesini bitiriyor. Çok dil bilmenin bir faydası da kitaplar konusunda ortaya çıkıyor.
Çok dil bilmek dünyayı yönetmek için yeterli ise, çok dilde yayınlanan kitap konusu ne olacak? Yüzyıllardan bu yana yine inanılmaz sayıda dil ve çeşit türleriyle varolan kitaplar ne olacak? Dünyayı mistik kitap gücü mü yönetiyor diye içinizden geçiredurun ben kitabevinin kapısından içeri girdim bile. Şimdi Sayın Sapan ile olan söyleşiyi izleyelim.
Sevgi İçtenlik…
SORU; Sayın Albert Sapan, nasıl oldu da bunca dil öğrendikten sonra siz, bu kitapların arasına döndünüz?
YANIT; Kitaplarla zaten hep beraberdim, 12-13 yaşından beri dükkana gelir giderdim. O zamanlardan beri kitap…
SORU; Ben de ona girmek istiyorum, yani kitapla nasıl oldu tamamiyle arka planda ailenizin kitapla olan bağlantısı mı?
YANIT; Elbette öyle oldu, şimdi kitaptan daha çok.. esasında artık bizim branşımız değişti, daha çok moda dergileri ithal ediyoruz. Evet! Güncel modayı takip eden modaevlerine ve stilistlere yönelik, profesyonel çizim ve tasarım kitapları, dergileri güncel modayı takip edenlere yönelik bir branş.
SORU; ’12-13 yaşından beri ben dükkana gelir giderdim,’ dediniz. Elinize ilk kitap.. hangi kitaplar elinize geldi?
YANIT; Kitaplar hep vardı, kitaplar da vardı ama benim ilgimi kitaplarla beraber, (çünkü çok eski bir firma olduğumuz için) dergi bölümü de dikkatimi çekti. 1975’den 1980’den beri dergi ithalatı yapıyoruz.
SORU; Böyle bir atmosferde kitapların yanında çokluk solgun ve öksüz çocukları çağrıştıran dergilere ilgi duymuşsunuz. Daha doğrusu o yıllara ve onlara yetiştiniz, diyebilir miyim? Bunların arasında ilk kitap hangisi oldu?
YANIT; Yetiştim, o zamandan itibaren de dergi, hatta bu dergileri.. işte.. kolumun altına alıp pazarlamaya başlamıştım.
SORU; İlk okuduğunuz, unutmadığınız anısı olan kitap ‘İki Çocuğun Devri Alemi’ ya ‘Jules Verne’ olabilir mi?
YANIT; Jules Verne idi. İlk ona başladım. İlk önce oydu benim dikkatimi çeken, ondan sonra çok imkanlarım olduğu için burda.. ben.. bir de ben Fransız okulunda okuduğum için.. çünkü sürekli yabancı dilde kitaplar vardı daha çok.. yani Türkçe kitaplarımız yoktu. Bizim okullarımızın ve bütün Fransız okullarının kitaplarını biz temin ederdik. Evet, okul kitaplarının tümünü biz getirirdik, Fransa’dan.. biz getirirdik onlara verirdik. Hatta okullara gidip kolileri orda açardık, yani ben küçük yaşta bunları yapardım.
SORU; Sizi ağlatan, sevindiren, güldüren kitap oldu mu?
YANIT; Şu an aklıma gelen Jules Verne’den çok etkilendim.
SORU; Kitabın kendi evrilmesi.. Günümüzde kitapla o dönemdeki kitap arasında bir fark var mı?
YANIT; Kesinlikle var, o zamanlar sanki biraz daha insanların hayal gücünü çalıştırmasına yönelik kitaplar daha fazlaydı gibime geliyor. Şimdi herşeyin ulaşımı daha kolay, her türlü bilgiye çok daha rahat ulaşabiliyorsunuz. Bilgileri kitaplardan almak daha iyiydi. Şimdi televizyon, internet.. hatırlarım, babam eve Cumhuriyet Ansiklopedisi almıştı. Hepsini birden de getirmemişti, hergün ikişer ikişer getirebiliyordu, taşıyamıyordu ağırdı. Ben onu her gün evde karşılar, büyük bir heyecanla bakar, içini karıştırırdım.
SORU;O yaştaki heyecan şimdiki çocuklarda yok mu?
YANIT; İlkokuldaydım on yaşında filandım. Yani onu karıştırmak bile büyük bir heyecandı, artık ansiklopedilerin hiçbir kıymeti kalmadı, çocuklar bakmıyorlar bile.
SORU; Sahaflık sözü size nasıl bir imge çağrıştırıyor?
YANIT; Sahaflar daha çok eski ikinci el kitaplar, kullanılmış kitapları satanlar. Biz kendimizi sahaf olarak görmüyoruz, çünkü bizde ikinci el kitap yok hiçbir zaman. Biz çok eski kurulmuş olan bir firmayız, eskiden kalmış, satılmamış olanlar var. Yoksa okunmuşlar vesaireler falan değil. Fakat babam, hatırlıyorum bana söylüyordu mesela bazı koleksiyonerlerin şeyleri, kütüphaneleri oluyordu, onlara gidip satın alıyorlardı. Onların komple satın aldıkları şeyler oluyordu öyle imkanları vardı o zamanlar.
SORU; Sahaf olma kriteri nedir, herkes sahaf olabilir mi?
YANIT; Şöyle söyleyim, bilgisi olması şart ben kendimi sahaf olarak görmüyorum. Sahaflık başlı başına bir zenaat. Babam eski kitaptan anlar, Osmanlıca’dan bakar söyler, ‘bu kitabın kıymeti budur,’ der. Bir de bu hırsızlık olaylarından sonra sahaflık biraz daha tehlikeli birşey oldu mesela..
SORU; Kitap tehlikeli sayılır da, ‘tehlike’ dediniz, nasıl?
YANIT; İşte bazı eski sinagoglara girip Tevrat çalıyorlar, sayfalarını sayfa sayfa satmaya kalkıyorlar veya çalınmış altın yazılı Kuran olabiliyor, yani biraz daha riskli oldu denebilir. Eski kitapları, çok eski kitapları alıp satmak daha riskli oldu ve eski kitaplar artık bulunmuyor zaten. Bulunmuyor, ben hatırlıyorum mesela gravür kitapları getirirlerdi babama, onlardan vardı, onlar çok azaldı.
SORU; Karamsar bir tablo içinde kitabın geleceği var mı?
YANIT; Bence günden güne azalıyor. İnternetin bilgisayarın gelişmesiyle kitaplar cep telefonlarına girdi çok pratikleşti, sayfa çevirip kitap okumak insanlara külfetli geliyor.
SORU; Kitapsever yeni kuşaklara mesajınız ne olsun?
YANIT; Şimdi kitap kokusu farklı bir şey. Kitabın içindekini hissetmek kitapları okumak, onu elinize almak o apayrı bir şey. Yeni nesil.. kızlarımı eğittiğimi zannediyorum, onlar çok kitap okuyorlar fakat onların çocuklarının okuyacaklarını sanmıyorum. Yeni kitapçılık da farklı bir şey olacak. İşte.. kendi bilgisayarınızı götüreceksiniz kitapçıya, kitapçı yükleyecek ona, ordan okuyacaksınız, öyle olacak.
SORU; Çok küçük yaşta ellerine kitap mı verdiniz?
YANIT; Evet! İlk önce Türkçe başladık. İngilizce ve Türkçe okuyorlar. Şimdi büyük kızım sosyolojide, küçük kızım, o da resme meraklı güzel sanatlar lisesinde okuyor.
SORU; Türkiye’de ilklerden mi? Kaç yıllık kitabevi burası?
YANIT; 1918’de kuruldu. İki kızkardeş tarafından. Evet. İki kızkardeş tarafından kuruldu ve ondan sonra devam etti. 1955-60’a kadar çalıştılar, sonra babam devraldı. Zaten onlarla beraberdi, onların yanına daha on yaşında falan girdi, onların yanında çalışmaya. Teyzeleriydi zaten, onların da başka kimseleri yoktu, babama devrettiler. Kurum olarak eski evet. İsim olarak biz bunu devam ettiriyoruz. Yani Türkiye’nin en eski kitabeviyiz diyebiliyoruz. Biz 1918’de kurulduk ve o zamandan beri devam ediyor.
Söyleşi, fotoğraf; Tekin SonMez, Aralık 2009, İstanbul, Beyoğlu, Tünel