Her bürokrat tanıtım sözünü sık sık kullanır. Turizm, otel sektöründe iş sahibi olanların görüşleri de olur. İlk görüş, tanıtım olsun, harcamayı ise devlet yapsın, kim yaparsa yapsın evet, fakat tanıtım da yapılmalı!
Tanıtım! Başlı başına bir araştırma, inceleme ve uzmanlık konusudur.
İlke, tanıtımda sürekliliktir. Bu da emek ve harcamanın da süreklilik kulvarında koşması anlamına gelir. Çıtası yüksek güzel yazılı metinler gerekir. Turizm sektörü yazınsal tanıtıma harcama yapmak istemez.
Böyle ise tanıtım nasıl yapılmalı? Bedeli ödenmeyen güzel tanıtım yazılarını kim yazacak? Bunu düşünürken, on iki yıl önce Hürriyet’te yayınlanan dünkü yazının ikinci bölümünü birlikte izleyelim.
Sevgi, içtenlik…
Tekin SonMez
Stockholm, 11 Aralık 2009
Şimdi bu dağın doruğundayım. Evet! Dağın doruğundaki serin ve temiz hava ile ciğerlerimi doldurup “Tanrıların” bu “Saklı Teraslar”ında ileri geri yürüyüşlerle, düş kurmaya başladım daha açıkçası… Bir yandan da Olympos diye diye yazıyorum. Öte yandan Ölemez Dağı’nın, kaşif ben miyim, diye söyleniyorum.
Sırların, efsunların kapıları da beni bekliyormuş meğer! Gökyüzünde derinliğe açılan bir kapıdan içeri dalıyorum; arka arkaya bir başkası açılıyor hemen. Kaşifini bekleyen ne kadar çok şey varmış meğer. Aşağılara dönüp durarak bakıyorum; seyirlik bir doğa mucizesi var baktığım her tarafta şu an…
Göl ve dağ katmerlerine, Akdeniz’e, Kaunos’a, bir labirent izlenimi veren dalyanlara bakıyorum. Bakışlarım İztuzu’na dek uzadı. Ardından Dalyan ilçesi üzerinden Köyceğiz’e döndüm yönümü. Gizemli havza ve laguna orada işte. Kızlan ve Pan Dağları Köyceğiz’in ardında iki ayrı anlamla yükselmekteler. Kızlan; Bakire Tanrıça Artemis kültünden esinlenerek yerleşmiş oraya. Pan ise… keçi-teke ayaklı Çoban Tanrı Pan’dan başkası değil. Önlerinde göl bir de Olympos. Daha ne olsun?
Afrodite, Kaunos dolaylarından, iskele rıhtım pazarından çıkıp, ilkin Olympos’a çıkar ve burada hamakta sallanır fiestasını yaparmış söylenceye göre. Bu bölge sınırları içinde İztuzu taraflarında bilge, ozan-müzikçi Apollon doğmuş. Kardeşi bereket tanrıçası Artemis, bilici/kahin Dionysos ve ötekiler de.
Rivayetlere göre hepsi birlikte bu üç dağın arasındaki görkemli hamakta sallanırlarmış… Zaman zaman yere inip Liquidambar Orientalis ağaçlarının reçinelerinden sağaltılmış merhemlerle vücutlarını ovdurduktan sonra göbek mantarı yerlermiş… Yine söylencelere göre, kazandıkları kuvveti harcamak için Dalaman Çayı’na rafting yapmaya giderlermiş… Öteki bir bölümü ise, fazla kiloları atmak için Olympos kıyısına, kaplıcaya koşarlarmış.
Kızlan Dağı eteklerindeki çağlayanda kayaking yapanlar, İztuzu sahillerine, gölden kürek çeke çeke dalyanlara şen şakrak gidenler varmış yine ve şayialara göre.
Burası çok yönlü efsunlarla gizemli bir havzadır. Bu havza ‘ekoloji’ araştırması yapmak isteyenler için de bulunmaz bir doğal doğa parçası sayılmalı. Gölde, sonraları inanılmaz bir kara büyü sonucu zuhur eden ‘japon balığı’ söylencesi de var.
‘Dalko’ söylencesi, narenciye söylencesi, bıldırcın avı, soyu tükenen şahin, günlük ağaçları, ‘yaban keçisi avı’ ve kefal ve erozyon ve katliama varan ‘yılan öldürme’ söylenceleri ve daha pek çok sırlı konu, ekoloji meraklısını, dört gözle beklemektedir. Kaymakam Ünal Bey’e;’Köyceğiz nasıl bir yer,’ diye sordum, Olympos’tan iner inmez.
‘Toprağı cennettir,’dedi. ‘İnsanları için bir şey söyleyemem!’
İşte bu ‘cennet’ koruyucusunu beklemektedir…
Tekin SonMez, Köyceğiz, Eylül 1996, Hürriyet Gazetesi, 5 Ocak 1997