Writer, Photographer, Journalist

Nüfus hareketleri, göç ve göçmenliğin sentezi bir öykü kahramanı olan Necla Ülkü Kuglin ile ‘Çocuk Müzesi’ ve yaratıcı drama… Yaşamı, etkin bir hedef peşinde bu noktaya gelmiş. Sinop’da doğmuş, anne ailesi Bulgaristan göçmeni, baba ailesi Horasan üzeri Bağdat, Şam’dan Diyarbakır’a göçmüş bir aile.

Bir yerden bir yere göç bu ülkenin, Anadolu’nun  hem genel tarihidir hem de tek tek bireylerin yaşam öykülerini içerir.
Bugüne dek Kars’tan Batı’ya göç örnekleri verdik. Bugün daha farklı göç öyküsü var.

Necla Hanım bir öykü kahramanı. Yaşamı, etkin bir hedef peşinde bu noktaya gelmiş.

Sinop’da doğmuş, anne ailesi Bulgaristan göçmeni, baba ailesi Horasan üzeri Bağdat, Şam’dan Diyarbakır’a göçmüş bir aile.

Nüfus hareketlerine, göçlere bağlı bu kısa özyaşam bile her olağan insanın üzerinde derin travmalar yaratacak denli sarsıcıdır.

Batı’ya sürmüş göç; Almanya, Yunanistan, Belçika ve İsveç’te çalışmış. Bu karışımdan ‘Çocuk Müzesi’ takipçisi Necla Ülkü Kuglin çıkmış.

Çocuk yazarı, yaratıcı drama lideri, İngilizce Almanca öğretmeni, Necla Hanım diyor ki; Göçmenlik şöyle bir sonuç getiriyor, ben 46. evimde oturuyorum ve her şeyimiz kayboluyor, çocukluğumuz, arkadaşlarımız, okullarımız…”

Nüfus hareketleri çok hızlı gelişen ve bir yerden öteye silip süpürerek devinen bir girişim oluyor çokluk ülkemizde.

Böyle olunca, geride kalanlarıyla yitik ve geçmişi silik bir toplum ortaya çıkıyor.

Çocukluk anıları hem yerel toplumsal tarih, hem o bireyin kişilik tarihi hem de içinde bulunduğu aile tarihini içerir.

Bu nedenle korunması gerekir. Necla Hanım da böyle bir düşünceyle yola çıkıyor.

Değerli İzleyici,

Bu öykünün hedefinde ne var? Şu var!

Ülkemizde aile vakıfları varsa da yerel tarih konusuna ilgi duymazlar, pekçok önemli konu hasıraltı olur.

Necla Ülkü Kuglin, yiten ve geri dönmeyen çocukluk kurgusu ile yola çıkıyor.

Bu yola çıkışın motifi ise, durmadan oraya buraya göçen bir aile öyküsü ile oluşuyor. Şimdi onunla olan söyleşiyi izliyoruz.
Sevgi, içtenlik… Tekin SonMez, 31 Temmuz 2010, Stockholm

SORU;Sayın Necla Ülkü Kuglin, ‘Çocuk Müzesi’ fikri var. Bu öncü gönüllü kadro ile elinizde birikenler neler oldu?
YANIT; Şu anda çok güzel bir çocuk oyuncakları koleksiyonumuz var. Çok iyi bir ekibimiz yetişti. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi bu işin öncülüğünü yapıyor. Çocuklar için yazan çizen birçok arkadaş bu işin öncülüğünü yapıyor. Çocuklardan gönüllülerimiz oluştu. Bu iş ütopya olmaktan çıkacak ve gerçek olacak.

SORU; Oluşan birikim bağış mı, ne tür fotoğraflar var?

YANIT; Karşıdaki siyah beyaz resimlerin çoğu bize bağıştır. Bizim tanıdığımız hiç kimse yok. Annelerinin babalarının fotoğraflarıdır. Oyuncaklı fotoğrafları topluyoruz. Kaybolan çocukluğumuzu ve o güzel günleri yakalamak için. Ama bizim için değil gelecek kuşaklara kalsın. Kaybolan bir çocuk kültürü var bu ülkede. Bunu bir ucundan yakalayalım.

SORU; Ne tür objeler bu müzede olacak?
YANIT; Tabii ki birinci malzeme olarak oyuncaklar var. Ama çocuğun kullandığı her şey giysiden odasında kullanılanlara kadar her şey var. Mesela elimizde Selçuklu biberonu var, araştırmacı bir arkadaşımızın bağışı. Ama doğumdan itibaren okul çağı çocuklarının kırtasiye malzemeleri, ilk alfabe var elimizde, 1922’de yeni harflerle basılmış alfabe. Eski çocuk kitapları var. Göçmenlik sonucu kendi objelerime bir bağımlılık doğdu, oyuncaklarımı çok büyük bir özenle sakladım. Her gittiğim eve onları taşıdım. Kızıma, torunuma bu duyguyu verdim, koleksiyon böyle oluştu.

SORU; Masalları hangi kaynaklardan alıyorsunuz?

YANIT; Türkiye’deki masalları, dünya masallarını kullanıyoruz. Ama biz çocuklara masal yazmayı öğretiyoruz. Şöyle çalışmalarımız var; Hadi bugün sokakta gezerken bulduğun iki objeyi getir, şimdi bunlarla bir masal yazmayı deneyelim. Şimdi bu masalı oynayalım, ya da varolan bir masalı nasıl değiştirebiliriz, hangi masal kahramanı olmak isterdin, bu masala hangi kahramanı katmak isterdin, sence bu masal nerde yanlış gidiyor.. gibi sorular yöneltiyoruz…

SORU; Grubunuz kaç kişi ve bunlar nasıl eğitiliyorlar?
YANIT; Şu anda derneğimizin üyesi yetmiş kişi civarında, katılımlar oluyor ayrılanlar oluyor. Öğretmen adayları üyelerimiz, bir yere tayin olanlar dernekten ayrılıyor.. ama yetmiş civarında, hemen tamamı yaratıcı drama lideri, böyle bir eğitimden geçtiler. Çocuk ve genç gruplarımız var onları ayrı yetiştiriyoruz. Bir müzeyi yaratıcı drama yöntemiyle gezmeyi öğreniyorlar.

SORU; Necla Hanım Çocuk Müzesi’ne yolculuk nasıl oldu?
YANIT; Aslında 1998 yılında Bursa’da kurulacaktı bu müze, yerimiz de vardı, fakat 1999 seçimlerinde maalesef o başkan belediye seçimini kaybetti. Yeni gelen başkan da

projeyi iptal etti. Biz de bir dernek kurarak bu işe devam dedik. Aklımıza gelen her kuruma başvurup yer istiyoruz. Datça’da mutluyuz. Datça Belediyesi her türlü özveride bulunuyor. Belediye Başkanı Sayın Şener Tokcan’a ve çalışma arkadaşlarına teşekkür ediyoruz.
SORU; Datça’yı nasıl bulduğunuz da bir öyküsü var mı?


YANIT; Bursa’dan sonra Ankara’da ağılıklı olarak çalışma yaptık.

Datça ise şöyle oldu; Oyuncak konusunda uzman bir arkadaşımız yaz tatilinde hep buraya geliyordu, ailesi burada yerleşik olduğu için.

Bir oyuncak sergisi başlatalım dedi.

Bu oyuncak sergisine çocuk yazarı olarak kitaplarımı imzalamak üzere beni davet etti.

Sadece kitaplarımı imzalamakla olmaz dedim, şenliğe dönüştürdük onu.

Belediye, çocukların keyfini görünce bu işten çok hoşlandı. Bir akım haline geldi ve gelenek başladı.

Tekin SonMez
Fotoğraf; Feryal Özkale Sönmez, Muğla/Datça, 30,5.2010

Bu söyleşinin ilk bölümü için Bakınız;
http://kentinsanolay.blogspot.com/ vehttp://aktifetkin.blogspot.com/

Leave a Reply