‘Babamı çok severdim, hani birileriyle sohbet etmek istersiniz de o birileri artık burda olmasalar da yaparsınız ya o sohbetleri.. onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim,’ diyen Sayın Oktik, değerli bir bilim insanı.
Büyük bir Üniversitenin rektörü olmak, bir anlamda, özellikle bizim toplumda, şefkatli, hoşgörüsü yüksek, bazı sıkıntılı durumlarda bile gülümsyerek hayata ve geleceğe bakabilen sırasında baba gibi kol kanat gerici bir performans ve özverili bir sevecenlik de ister.
Sayın Oktik ile söyleşi ilerledikçe bu meziyetin ardında arkadaşlık bağlarıyla yücelen bir baba sevgisi ve babanın getirdiği kitapla açılan bir yeryüzü ilgisi ortaya çıkıyor.
Çağdaş ruhbilim bireyi oluşturan ögelerin arkaplanında, o insanın hayatını etkileyen bir ‘aysberg’ olduğuna inanır.
Değerli İzleyici,
Bu söyleşi sevgiyle geçen çocukluk ve Uçhısar onaylanması gibi ikinci bölümü ile ilerliyor. Sıcak anılarla Uçhisar’ı Muğla doğasında yaşayan, Rektör Prof. Dr. Sayın Şener Oktik ikinci kez karşımızda.
Sevgi içtenlik…
Tekin SonMez
Stockholm, 13 Ocak 2010SORU;‘ onlar seçilmiş insanlardır, bunlardan birisi babamdı benim,’ dediniz, bu ‘yaşamı ikiye bölmede’ sırasında baba mesleği de bu ‘seçilmişlik’ açısına katkı yapmış olabilir mi?
YANIT; Evet, herhalde onun da etkisi olabilir… Babam.. şöyle, Ankara’ya geldiğinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın (Ankara’da belki hatırlarsınız şu anda Gazi Üniversitesi) arkasında bir basımevi vardı, babam o basımevinin veznedarıydı. Bakın çok ilginçtir bu benim hayatımda, hep anlatırım, MEB biliyorsunuz 1000 temel eser adı altında, bütün klasikleri bastı, daha klasikler piyasaya çıkmadan bize bir kopye gelirdi. Şimdi ben.. yani ben gençliğimden beri okusam da okumasam da gözümün takıldığı, olarca yüzlerce klasik bugün de evde vardır.
SORU; Çok müthiş bir hazine tabii ve çok ilginç basımevi.. basımevi.. İşte bu çok önemli çünkü ben hep perdeyi aralayıp bakıyorum, insanların arkaplanını diyorum. Şimdi sizi daha farklı bir yerde görüyorum .. arkaplan bir ucuyla Uçhisar, o arkaik kültürün de verdiği yaşam biçimi.. bir yanı da 1000 temel eser klasikleri arasında bir ‘çocukluk’ ve ‘seçilmiş’ imgelemi ile bir baba.. çok şaşırtıcı şundan şaşırtıcı, öylesine öyküler karşımıza çıkıyor ki..insanları ilk başta birer silüet, foto objesi gibi görüyorsunuz.. sonra bir açıyorsunuz.. arkada böyle bir derinlik çıkıyor.. şaşırtıcı olan bu öykü.. peki o yıllarda sizi çeken bir yazar oldu mu?
YANIT; Olmaz mı.. Stendhal.. taa 12-13 yaşında tanıdım.. Şimdi biliyorsunuz Ankara’da bir memurun kitap alması pek kolay bir iş değil, (gidip de parasını, (MEB. ucuz kitapları da olsa verip almaz) öyle bir alışkanlık yok ama bu, işte çalıştığınız yerde sizin önünüze sunulmuş bir olanak, onlar tüm çalışanlarına veriyorlar zaten.. forma bozuk oluyor, piyasaya çıkmıyor.. onalardan bizim eve.. hani bugün de böyle yaa şunu bir vaktimi ayırsam da bir daha okusam şu.. mesela bir anda gelebilir. Bakın Karamazov Kardeşler’i ben o zaman okudum ve o Karamazov Kardeşlerin benim üzerimdeki etkisi.. hala gözümü kapadığımda Alyoşa’yı ben gözümün önünde görürüm. Çok ama.. çok sayıda kitap okudum.
Muğla, Kasım 2009